Dün, çağımız isyanlarından, İngilizlerin "Titanic" vesilesiyle Allaha karşı yapılan başkaldırıdan ve neticesinden bahsetmiştim. Bugün de geçmiş kavimlerden "Semud kavmi"nin buna benzer bir isyanları sebebiyle başlarına gelen felaketlerden, "helak" olmalarından bahsetmek istiyorum: Hûd aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği Âd kavmi, âsi olup, şiddetli bir rüzgârla helâk edilince; Semud kavmi onların yurtlarına yerleşip, bu yerleri imar etmişlerdi. Allahü teâlâ Âd kavmi gibi bunlara da bol nimet ve çok uzun ömür vermişti. Önceleri bu nimetlere şükrederlerken, sonraları şükretmeyi unutup, zevk ve sefaya düşmüşlerdi. Kavmin içinde iman sahibi olanlar akıllanmaları için bunlara, Allahü teâlânın Âd kavmini isyanları sebebiyle nasıl helâk ettiğini anlattılar. Semudlular gülüp geçtiler. "Onların evleri sağlam değildi. Biz ise dağlarda kayaları oyup, sağlam, kapıları demirden olan evler yapıyoruz. Rüzgâr onları yıkamaz ve bizlere de zarar veremez" dediler. Nasihatlara aldırımayıp rezaletliklere devam ettiler. Ahlâksızlık ve bilhassa zina çok yayıldı. Öyle ki, kadın erkeği zinaya davet ederdi. Emaneti korumak kalmadığı gibi, yalan, haksızlık, adam öldürme gibi günah işlemede adeta birbirleriyle yarıştılar. Ağaçlar, Allahü teâlânın izniyle dile gelerek dediler ki: "Allahü teâlâ size senede iki defa, ağaçlarınızda meyveler veriyor. Siz ise; ona isyan ediyorsunuz!" Bunu duyan Semud kavmi, bu durum karşısında ibret alacakları yerde, öfkelenerek, meyve ağaçlarını kestiler. Bu arada, Allahü teâlâ, Salih aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi. Kavmi Ona, "Ey Salih! Eğer doğru söylüyorsan ve peygamberlik davasında isen, seni imtihan etmek istiyoruz: Biliyorsun ki, bölgemizde El-Katibe isminde büyük bir kaya vardır. Oraya gideceğiz. Senin ilâhın o kayadan kızıl tüylü, doğurmak üzere olan bir deve çıkarsın ve taştan çıkan deve yavrulasın, yavrusunun da rengi anasına benzesin!" Salih aleyhisselam duâ etti. Bu esnada, önüne geldikleri o kaya büyümeye başladı. Gebe bir deve şekline döndü. Kaya çatladı ve bir deve çıktı sonra da yavruladı. Bu mucizeyi görünce iman edeceklerine, hiddetlenip deveyi kestiler. Allahü teâlâ Hz. Salih'e vahiy gönderip, "Kavmine azabın geleceğini bildir!" buyurdu. Bunun üzerine Salih aleyhisselam kavmine şöyle dedi: "Evlerinizde ancak üç gün yaşarsınız. İlk günde yüzleriniz sararır, ikinci günde kızarır, üçüncü günde kararır, dördüncü gün de helâk olursunuz. Bu kesin bir vaattir." Bunun üzerine, Semudlular, Hz. Salih'in azap vaadi karşısında,"Ey Salih! Elinden geleni ardına koyma! Biz deveyi keserek etini yedik. Sen uzun zamandır bizi azapla korkutursun. Biz ondan bir eser göremiyoruz" diyerek azgınlıklarına devam ettiler. Bildirilen günün sabahında, devenin bastığı yerlerden kan fışkırdığını ve kuyu suyunun kan kırmızısı, yüzlerinin de sapsarı olduğunu gördüler. İkinci günde Semudluların yüzleri kana boyanmış gibi kıpkırmızı oldu. Azabın geleceğine kanaat getirip feryat ettiler, bağrıştılar, ağlaştılar. Üçüncü günü yüzleri simsiyah oldu. Sanki yüzlerine zift sürülmüştü. Azap vakti geldiğinde, Allahü teâlâ Cebrail aleyhisselamı gönderip, şiddetli sayha (öldürücü şiddetli bir ses) ile azabı indir! Saraylarını, diyarlarını harap et!" diye emir buyurdu. Bu İlâhi emir üzerine bir sabah vakti, öldürücü dehşetli bir ses, Semud kavmini yakaladı. Cebrail aleyhisselam, onları muhkem binalarda helâk etti. Bizim binalarımız sağlam, bir şey olmaz diyenler, sesin şiddet ve heybetinden, hepsinin ödleri patlamak suretiyle öldüler. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde mealen bu hâli şöyle bildirmektedir: "Semud kavmini sabah vaktinde, Cebrail aleyhisselamın şiddetli sayhası yakaladı. Hepsi helâk oldular. Kazanageldikleri, işledikleri o şeyler; muhkem evler, mal ve nüfuslarının çoğalmış olmaları onlardan azabı defedemedi." (Hicr 83-84) Hâşâ zulm etmez, kuluna Hüdâsı, Herkesin çektiği kendi cezâsı!..