Amr bin Âs hazretleri, Müslüman olmasını kendisi şöyle anlatır: Habeş hükümdârı Necâşî'yi kendi tarafımıza çekmek için kendisine verilmek üzere hediyeler hazırladık. Necâşî'nin huzûruna vardığımızda, bizden önce Necâşî'nin yanına, Resûl-i ekremin elçisi Amr bin Ümeyye'nin girdiğini gördük. Resûl-i ekremin bir mektubunu sundu. Amr bin Ümeyye dışarı çıktıktan sonra Necâşî'nin yanına girdim. - Ey Hükümdâr! Sana çok miktarda deri getirdim, diyerek hediyeleri önüne koydum. Hediyeler, Necâşî'nin çok hoşuna gitti. Bu durumdan faydalanarak dedim ki: - Ey Hükümdâr! Huzûrundan çıkan birini gördüm. Onu teslim et, öldüreyim. O, bize düşman birisinin elçisidir ve eşrâfımızdan bazı kişileri öldürmüştür. Necâşî, benim bu sözlerime çok kızdı. Eliyle burnuma öyle bir vurdu ki, burnum kırıldı sandım ve fışkıran kan üzerimi berbat etti. Zillet ve mahcûbiyet içinde kaldım. O an yer yarılsaydı, utancımdan yerin dibine girerdim. Daha sonra kendimi toplayarak; - Ey Hükümdâr! Kızacağınızı bilseydim, böyle söylemezdim, dedim. - Ey Amr! Sen, Mûsâ ve Îsâ aleyhimesselâma gelmiş olan Cebrâil'in kendisine gelen bir zâtın elçisini, öldürmek üzere sana vermemi mi istiyorsun? Eğer onu öldürmüş olsaydın, vallahi sizden kimseyi sağ bırakmazdım. Hiç Resûl-i ekremin elçisi öldürülür mü? O anda, Allahü teâlâ kalbimi İslâmiyete açtı. Kendi kendime, "Arablar ve Arab olmayanlar bu gerçeği kabûl ettiği hâlde, sen hâlâ muhâlefet etmekte ve karşı koymaktasın. Yazıklar olsun sana" dedim. Sonra da Necâşî'ye sordum: - Ey Hükümdâr! O gerçekten bir peygamber midir? O'nun peygamber olduğuna şehâdet ediyor musun? - Ey Amr! Sana yazıklar olsun! Ben O'nun Allahü teâlâ tarafından gönderilmiş bir resûl olduğuna şehâdet ediyorum. Sen sözümü dinle, hemen O'na tâbi ol! Zîrâ O, vallahi hak üzeredir ve Mûsâ aleyhisselâmın, Firavun'a ve ordusuna galip geldiği gibi, kendisine karşı koyan herkese galip gelecektir. - Öyleyse, benim O'na bî'atimi kabûl eder misin? Bu sorum üzerine "Evet" deyince, elimi eline uzattım ve Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldum.