Muhammed bin Cerîr Taberî anlatır: Hazreti Ali Nehrevân cenginden döndü. Abdürrahmân bin Mülcem ve Pîrek bin Abdullah ve Amr bin Ebî Bekr -her üçü Hâricîlerden idiler- aralarında, Hz. Mu'âviye, Hz. Ali ve Hz. Amr bin Âs'ı katletmeye karar verdiler. Abdürrahmân bin Mülcem dedi ki: Ben Alî'ye kâfi gelirim. Amr bin Ebî Bekr; ben Amr bin Âs'a kifâyet ederim; Pîrek de, ben de Mu'âviye'ye kâfi gelirim, dediler... Her üçü tedbîr aldılar ki, aynı günde ve aynı saatte bu işi işleyeler. Abdürrahmân bin Mülcem; Hazreti Alî'ye vardı. Pîrek; Hazreti Mu'âviye tarafına gitti. Amr bin Ebî Bekr, Mısır'a Amr bin Âs tarafına gitti. Her biri bin dirheme bir kılınç almıştı ve zehir ile su vermişlerdi. Hazreti Mu'âviye namaza geldi. Pîrek o kılınç ile ona vurdu. Mu'âviye düştü. Halk toplanıp, Pîrek'i tuttular. Hazreti Mu'âviye dedi ki: Bu işi niçin yaptın? Pîrek, hâdisenin tamamını, üçünün arasında olanları haber verdi. Sonra, onu cezalandırdılar... Tabîb gelip, Mu'âviye'yi gördü. Dedi ki: Yâ Mu'âviye, sizin yaranız, zehirli kılınç yarasıdır. Üç şey arasında muhayyersin. Yâ ölümü istersin. Yâ sabredersin, yarayı dağlarım. Yâ sana bir şerbet veririm ki, içtikten sonra asla çocuğun olmaz. Hazreti Mu'âviye dedi ki: Ölümü isteyemem. Ateşe, dağlamağaya da dayanamam. Ammâ bir evlâdım var. Ona kanâat ederim, deyip, şerbeti içti. İyi oldu. Hazreti Mu'âviye ondan sonra buyurdu ki; Cum'a mescidinde bir maksûre (hünkar mahfili) yaptılar. Bu maksûre âdetini Hazreti Mu'âviye koydu ki, halifeler düşmanların hîlelerinden uzak olsunlar. Amr bin Ebî Bekr; karârlaştırılan vakitte Amr bin Âs'ın yanına vardı. Amr bin Âs'ın yüreği tutmuştu, ya'ni rahatsızlanmıştı. O gece namaza çıkamadı. Sehl Amirî'yi yerine nâib gönderdi. Amr bin Ebî Bekr, kılıncını ona vurdu. Onu öldürdü. Amr bin Ebî Bekr'i tuttular. Amr bin Âs'ın huzur-u şerîflerine getirdiler. Amr bin Âs hazretleri emir buyurdu. O fâsık ve münâfığın da cezasını verdiler... İbni Mülcem ise Emîr-ül mü'minîn Ali iki secde arasında iken mubârek başına bir kılınç vurdu. Hazreti Ali aklı başından gidip, kalktı. Elini bir direğe vurdu. Mübârek parmakları taş direkte iz etti. Hazreti Hasan imâmete geçti. Namazı sür'atle kıldılar. Hazreti Emîr-ül mü'minîn düştü. Halk kalktı, katili aramaya gittiler. Hazreti Ali buyurdu ki: Ne ararsınız. Beni vuran kimse, şimdi filan kapıdan içeri girer. Bütün yollar İbni Mülcem üzerine bağlandı. Geri döndü. Hazreti Emîr-ül mü'minînin işâret buyurduğu kapıdan girdi. Hayrân ve dermande bir kimse ona dedi ki: Sana ne olmuştur, meğer Emîr-el mü'minîni vuran sensin. O inkâr etmek istedi, ancak daha sonra ikrâr etmeye mecbur kaldı.