Musa aleyhisselamın doğumundan sonra, doğan çocukları öldürmekle vazifeli olanlar, bir çocuk bulunduğunu haber alınca, doğruca Hazreti Asiye'nin yanına gelerek, çocuğu öldürmek istediler. Hazreti Asiye, onlara dedi ki: - Sabredin! Bu çocuk İsrailoğullarını arttırmaz ya... Ben Firavuna gidip, onu bana bağışlamasını isteyeceğim. Bağışlarsa, iyilik etmiş olursunuz. Şayet öldürülmesini emrederse, o zaman size ne sözüm olur ki? Sonra bebeği Firavuna götürdü. Firavun, bebeğin öldürülmesini isteyerek dedi ki: - Bunun İsrailoğullarından olmasından korkarım. Bu, bizim elinde helâk olacağımız ve onun sebebiyle mülkümüzün elimizden gideceği kişi olabilir. Hazreti Musa'ya candan bağlanan Hazreti Asiye, "Bu çocuk, benim ve senin göz nurumuz olsun. Onu öldürmeyin! Olur ki, bize faydası dokunur, yahut onu evlât ediniriz." diyerek, Firavun, çocuğu kendisine bağışlayıncaya kadar susmadan hep konuştu. Hatta, bu çocuğun İsrailoğullarından olduğunun kat'î belli olmadığını, başka bir kavimden olma ihtimalinin de bulunduğunu bildirdi. Firavun, bu ısrar karşısında, öldürmek fikrinden vazgeçti. Onu evlât edinmek hususunda ise; "Ben istemem, senin olsun!" dedi. Tefsir âlimleri; (Şayet, Asiye gibi Firavun da Musa aleyhisselâmı benimsemiş olsa ve; "Evet, beraberce bunu evlât edinelim!" deseydi, Allahü teâlâ, Asiye'ye nasip ettiği gibi, ona da hidayet verirdi.) diye bildirmişlerdir. İşte o günden sonra, Hazreti Musa, Firavunun sarayında yetişmeye başladı. Ne garip bir tecelli ve ne büyük bir hikmettir ki, Firavun, bir taraftan bu çocuğu aramak, bulmak ve ortadan kaldırmak için hazineler sarfediyor; binlerce masum yavrunun kanını akıtıyor; bağrı yanık anaların, gözü yaşlı babaların yüreklerini dağlıyor; bir taraftan da aradığı çocuğu bizzat kendi eliyle besleyip büyütüyordu. Hem de tam bir hürmet ve büyük bir ihtimam ile yetiştiriliyordu. Buna benzer misallere tarihte çok rastlanmıştır. Ekseri zalimlerin, kendi ellerinde besledikleri, kendisini pek aşağı gördüğü, hatta hizmetçi eyledikleri kimselerin elinde helâk edilmesinde çeşitli hikmetler vardır. Allahü teâlâ, o zalimlerden intikamını başka suretle de almaya elbette kadir olup, her şeye gücü yeter.