Musa aleyhisselâm, bir gün bir iş için çıkmıştı. Bir grup melâike gördü. Onları tanıdı. Yanlarına yaklaşarak durdu. Gördü ki, benzeri görülmemiş, çok güzel bir kabir kazıyorlar. Yeşillik, parlaklık ve güzellik bakımından öyle bir yer hiç görmemiş idi. Onlara sordu: - Bu kabri kimin için kazıyorsunuz? - Salih ve Rabbi katında kerim olan bir kul için kazıyoruz. - O kul, Allah katında, herhâlde çok yüce bir yere sahiptir. Zira bugüne kadar böyle güzel bir kabir görmedim. - Ey Allahın peygamberi! Senin için olmasını ister miydin? - Evet, isterdim. - Öyleyse, haberin olsun, bu kabri senin için hazırlıyoruz. Meleklerin bu sözü üzerine, Musa aleyhisselâm vefatının geldiğini anladı. Bu sırada Cebrail aleyhisselâm gelerek, yanında durdu. Elinde Cennet elmalarından bir elma vardı. Hazreti Musa, o elmayı kokladı. Kokusunun lezzeti ile âdeta kendinden geçti. Bu sırada Azrail aleyhisselâm ruhunu kabzeyledi. Kabrinin yeri kesin belli değildir. Peygamber efendimiz, Miraca gittiğinde, Hazreti Musa'nın kabrinin yanından geçtiğini, kabrinde namaz kılıyor gördüğünü haber vermiştir. Âlimler, bundan, Hazreti Musa'nın kabr-i şerifinin Kudüs civarında bir yerde bulunduğunu söylemişlerdir. Musa aleyhisselâm çok heybetli bir zat idi. Birine heybetle baksa, o şahıs dehşete kapılırdı. Mübarek teninin rengi esmer idi. Yüzü, ay misali parlardı. Uzunca boylu idi. Mübarek saçları ve sakalı siyah idi. Mübarek yüzünde bir 'ben' vardı. Hazreti Musa 'Kelimullah'tır. Yani vasıtasız olarak Allahü teâlâ ile mükâleme [konuşma] şerefine sahiptir. Bizim peygamberimiz Muhammed aleyhisselâtü vesselâm, Habibullah yani Allahü teâlânın sevgilisidir. İbrahim aleyhisselâm da Halilullah idi. Yani Allahü teâlânın dostu idi. Hazreti Musa da Kelimullah olmakla, Habibullah Muhammed aleyhisselâm ve Halilullah İbrahim aleyhisselâmdan sonra, varlığın ve insanlığın en üstünü, faziletlisidir.