Salih aleyhisselamın gönderildiği Semud kavminin yaşadığı yerlerde, hamt diye bilinen dikensiz ve meyveleri olmayan ağaçlar vardı. Orada bunlardan başka ağaç bulunmazdı. Bir gün Semud kavminin önde gelenleri Salih aleyhisselama gelip, "Sen, gerçekten peygamber isen, bu ağaçlar meyve versin" diyerek, mucize göstermesini istediler. Onların bu teklifi üzerine, Salih aleyhisselam duâ etti. Orada hamt cinsinden ne kadar ağaç var ise, hepsi meyve verdi. Salih aleyhisselamın kavminin bulunduğu yerde, tek bir kuyu olup, başka yerde su yoktu. Susuzluktan dolayı bu beldede mahsul elde edilemediğinden, Semudlular gelip; "Gerçekten peygamber isen, şu taştan su çıkar" dediler. Salih aleyhisselam, onların bu teklifi üzerine Allahü teâlâya duâ etti. Onun bu duâsı üzerine, kendisine vahiy gelip, "O taşın çevresinde yedi kere dolaş" buyuruldu. Salih aleyhisselam vahiy mucibince, o taşın çevresinde dolaşırken, o büyük taştan göz göz sular akmaya başladı. Semudlular bu sularla boş arazilerini suladılar. Kurak arazileri; bağlar, bahçeler hâline getirdiler. Salih aleyhisselamın kavmi olan Semudlular, koyunculuk da yaparlardı. Bunun için senenin bazı aylarını sahralarda, yaylalarda çadır kurarak geçirirlerdi. Yaylada bulundukları bir sırada, iman etmeyenlerden bir kişi, gizlice Salih aleyhisselamın çadırını ateşe verdi. Çadır ateş aldı. Oradaki kâfirler alaya başladılar ve, "Sen gerçekten peygamber isen, çadırındaki yangını söndür de görelim" dediler. Bunun üzerine Salih aleyhisselam duâ etti. Ateş hemen etraftaki çadırlara sıçradı. Kâfirlerin bütün çadırları yanıp kül olduğu hâlde, Salih aleyhisselamın çadırına bir şey olmadı. Semud kavminin helâk olmasına sebep olan hususiyetlerden bazıları şunlardır: Semud kavmi küfür içinde olup, Salih aleyhisselamı yalanladılar. Ahiret gününde hesap vereceklerini düşünmediler. Allahü teâlânın kendilerine birçok nimet verdiği hâlde, bu nimetleri veren Allahü teâlâya isyana devam ettiler. Semud kavmi dünya malına tamah ederek, ömürlerinin uzunluğuna aldandılar. Fuhuş arttı. Nitekim deveyi boğazlamaya sebep, iki kadının yapmış oldukları vaat idi. Allahü teâlâya verdikleri sözde durmadılar, emanete riayet etmediler. Vakıf olan mallara, mesela Allahü teâlânın vakfettiği deveye el uzattılar.