İbadetlerden zevk almak

A -
A +

İbâdetlerden zevk duymak ve bunların yapılması güç gelmemek, Allahü teâlânın en büyük nimetlerindendir. Hele namazın tadını duymak, nihâyete yetişmeyenlere nasîb olmaz. Hele farz namazların tadını almak, ancak onlara mahsûsdur. Çünkü, nihâyete yaklaşanlara, nâfile namazların tadını tattırırlar. Nihâyette ise, yalnız farz namazların tadı duyulur. Nâfile namazlar, zevksiz olup, farzların kılınması büyük kâr, kazanç bilinir. (Nâfile namaz, farz ve vâcibden ziyâde, başka namazlar demektir. Beş vakit namazın sünnetleri ve diğer vâcib olmayan namazlar, hep nâfiledir. Müekked olan ve olmayan, bütün sünnetler nâfiledir.) Namazların hepsinde hâsıl olan lezzetten, nefse bir pay yoktur. İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekte, feryâd etmektedir. Ruhları hasta olanların, bu sözleri duyması da, büyük bir nimettir ve hakîkî saadettir. İyi biliniz ki, dünyada namazın rütbesi, derecesi, âhırette, Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği gibidir. Dünyada insanın Allahü teâlâya en yakın bulunduğu zaman, namaz kıldığı zamandır. Ahirette en yakın olduğu da (Rü'yet), yani Allahü teâlâyı gördüğü zamandır. Dünyadaki bütün ibâdetler, insanı namaz kılabilecek bir hâle getirmek içindir. Asıl maksat, namaz kılmaktır. Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ,/Gözyaşının seher vakti yapdığını,/ Düşman kaçıran süngüleri çok defa,/Toz gibi yapar, bir müminin duâsı. Gençlik zamanının kıymetini bimelidir. Bunu, oyun ile, fâidesiz şeylerle geçirmemelidir. Ceviz ve kozalak gibi faydasız şeyler arkasında gençliğini tüketenler, sonunda pişmân olurlar, âh ederler. Fakat, böyle yapmakla ellerine birşey geçmez. Beş vakt namazı cemaat ile kılmalıdır. Helâl, harâm olan şeyleri iyi öğrenmelidir. Bunları birbirine karıştırmamalıdır. Kıyâmette azâblardan kurtulabilmek, ancak İslâmiyetin sâhibi Resulullaha uymakla olur Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır. Allahü teâlâ, bir kulunu gençlikte tövbe etmeğe kavuşturursa ve bu tövbesini bozmaktan korursa, ne büyük nimet olur. Denebilir ki, bütün dünya nimetleri ve lezzetleri, bu nimetin yanında, büyük deniz yanındaki bir damla su gibidir. Çünkü bu nimet, insanı Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturur. Bu ise, dünya ve âhıret nimetlerinin hepsinin üstündedir. Âl-i İmrân sûresinin onbeşinci ve Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, "Allahü teâlânın râzı olması nimeti daha büyüktür" buyuruldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.