İbadetlerimizin Allahü tealaya hiçbir faydası olmadığı gibi, O'nun da bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. Her insanın yaptığı ibadetin faydası yalnız kendisinedir. Zaten böyle olduğu Fâtır suresinin 18. ayet-i kerimesinde açıkça haber verilmektedir. İnsanların ibadet ve isyanları, Cenab-ı Hakk'ın celali, azameti, büyüklüğü karşısında aynıdır. Bütün insanlar, cinniler ve diğer mahlukat Allahü tealaya, en mütteki bir kul gibi ibadet etseler, O'na herhangi bir faydası olmaz. Bunun tersine bütün mahlukat O'nu inkâr etseler bunun da herhangi bir zararı olmaz. Bazı kimseler, ibadet yapanların, boşuna zahmet çektiklerini zannetmektedirler. Yine bazıları, ibadetlerin Allahü tealaya faydası olduğunu ve bunun için insanların ve cinnilerin ibadetle emrolunduklarını zannediyorlar. Halbuki böyle zannetmek çok yanlıştır. Bu şekilde yanlış düşünen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastaya, doktor perhiz tavsiye ediyor. Bu hasta ise, perhiz yapmazsam doktora hiç zararı olmaz diyerek perhiz yapmıyor. Evet, o kişinin perhiz yapmamamın doktora zararı olmaz demesi doğrudur. Fakat bu kişi, perhiz yapmayarak kendisine zarar vermektedir. Tabip, perhizi kendine faydası olduğu için değil, hastanın hastalıktan kurtulması için, yapmasını tavsiye etmiştir. Bu hasta, doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur; uymazsa ölür gider. Tabibin bunda da hiçbir zararı olmaz. Dinlerin gönderilmesinin gayesi, iyi insan, iyi aile ve iyi cemiyet meydana getirmektir. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse, insanların dünyada huzur ve sükun içerisinde yaşamaları, ahirette de ebedi saadete kavuşmaları içindir. İşte Allahü tealanın ve Resul-i Ekreminin emir ve yasaklarında gaye, maksat, hedef budur. Kur'an-ı kerimde Zâriyât suresinin 56. ayet-i kerimesinde: "Ben, cinnileri ve insanları, ancak (beni tanısınlar, arz-ı ubudiyette bulunsunlar) bana ibadet etsinler diye yarattım" buyurulmaktadır. Sevgili Peygamberimiz: "Akıllı kimse, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel işleyen (hazırlık yapan)dır" buyurmuşlardır. Yine kendilerine insanların en iyisinin kim olduğu sorulduğunda: "Ömrü uzun olup, ameli güzel olandır" cevabını vermiştir. İnsanların en kötüsünün kim olduğu sorulunca da: "Ömrü uzun olup, ameli kötü olandır" buyurmuştur. Demek ki, yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır. Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.