"İhanetin bedelini ödüyoruz!"

A -
A +

Geçenlerde bazı milletvekillerimiz Filistin'e gittiler. Dönüşte, geziye ilişkin bilgi veren Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, bölgeyi ziyaretleri sırasında Bakan Tamari'nin, "Osmanlı Türkü'nün kıymetini bilemedik. Onlara ihanet ettik. İhanetin bedelini ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Bize yardım edin ve yeni bir sayfa açalım" dediğini aktarıyor. Sayın Tanrıverdi ayrıca, TBMM'de düzenlediği basın toplantısına, "Sizlere mazlum ve mağdur Filistin halkının sevgilerini, anaların gözyaşlarını, çocukların feryatlarını getirdim" sözleriyle başladı. Tanrıverdi, Arafat'ın, "Mescid-i Aksa'nın adını siz verdiniz. Orası sizin, siz koruyun" şeklindeki sözlerine yer verdi. Filistin halkından yıllardır bu tür itiraflar geliyordu. İlk defa devlet erkanından böyle bir itiraf yapılıyor. Ne dersiniz? Arafat'ın, Filistin'in Osmanlı toprağı olduğunu hatırlaması, Tamari'nin, "Osmanlı'ya ihanet ettik açıklaması çok geç kalmış bir itiraf değil mi? Şimdi adama, "Basra harab olduktan sonra..." demezler mi? Yaşı ellinin üzerinde olanlar hatırlarlar. 1970'li yıllarda, Türkiye Cumhuriyetini yıkıp yerine sosyalist, komünist bir devlet kurmak isteyen teröristler eğitimlerini hep Filistin'de, Filistin Kurtuluş Teşkilatında görürlerdi. Terör eylemlerinin planlarını bu teşkilattan alırlardı. Osmanlı'nın mülkü olan topraklarda oturup, "Osmanlı Türkü"ne bu yaptıkları reva mı idi. Osmanlı'ya yaptıkları yetmiyormuş gibi, Osmanlı'dan sonra kurulan Türk Devletini de arkadan vururken hiç vicdanları sızlamadı mı? Peki o zamanlar hiç Osmanlı Türkü'nü hatırlamayanlar şimdi niçin hatırlıyorlar? Çünkü, Osmanlı'yı arkadan vurmak ve yeni kurulan devletinin de zayıf duruma düşmesini sağlamak için bazı dış güçler, devletler bunlara destek veriyorlardı. Şimdi maksatları hasıl oldu. Artık bunlara ihtiyaç kalmadı. Şimdi sıra onları yok etmeye geldi. Bunun için yalnız ve çaresiz kaldılar. Sarı, beyaz ve siyah öküz hikâyesinde olduğu gibi, sıra artık sarı öküze geldi. Çünkü daha önce, beyaz öküz ile iş birliği yapıp siyah öküzü, daha sonra da sarı öküz ile iş birliği yapıp beyaz öküzü yok etmişlerdi. Artık bu saatten sonra sarı öküzün ayakta kalması çok zor! Sevgili Peygamberimiz her devir için geçerli şaşmaz ölçüyü bildirmiş. "Allahü teâlâ, bir zalime yardım edene, o zalimi musallat eder." Şair ne demiş: Hâşâ, zulmetmez kuluna Hüdâsı, herkesin çektiği kendi cezâsı... Asırlardır içeride ve dışarıda yapılan Osmanlı düşmanlığını anlamak çok zor. Çünkü Osmanlı hiçbir millete, hiçbir devlete düşmanlık etmedi, kimseye zarar vermedi. Din, ırk gözetmeden herkesin iyiliği için çalıştı. Bugün ayakta olan pek çok Batı ülkesinin varoluş sebebi Osmanlı'dır. Eğer Osmanlı olmasaydı, bugün İstanbul'daki Patrik de olmazdı. Vatikan çoktan bunları ortadan kaldırmıştı. Şimdi dost gibi görünseler de, Papalığın, Patrikhane üzerinde ezeli bir düşmanlığı vardı. İlk fırsatta bir kaşık suda boğacaktı. Kimseye kötülük yapmadığı halde bu kadar millet ve devlet Osmanlı'ya niçin bu kadar düşman kesildi? Çünkü, insanoğlunun nefsinde iyiliğe, güzelliğe düşmanlık var. Bunun için geçmişte kendilerine dünya ve ahiret saadeti sunan peygamberlere bile düşman oldu, onların pek çoğunu katletti. Allahü teâlâ kime kötülük yapıyor? Herkese hayat, rızık ondan geldiği halde dünyada en çok düşmanı olan Cenab-ı Hak değil mi? İkinci olarak dünyada en çok düşmanı olan insanlara doğru yolu göstermeleri için gönderdiği peygamberlerdir. Peygamberler kime ne kötülük yaptılar? Üçüncü olarak da en çok düşmanı olan, Allahü teâlânın bildirdiği, peygamberlerin gösterdiği yolu yayan Allah adamlarıdır. Bunlara verilen eziyetleri kitaplar yazmaktadır. Bütün bunlara düşman olan insanoğlu Osmanlı'ya niçin düşman olmasın ki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.