Hazreti Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi öldürek için müşriklerin kararlaştırdığı gün gelmişti. Fakat müşriklerin kin ve intikâm hisleri geçmek bilmedi. Bir sabah erkenden O büyük îmânlı Sahâbînin zincirlerini çözüp, zindandan çıkardılar. Mekke dışında Ten'im denilen yere götürdüler. Çünkü bütün mel'anetlerini, orada yapmayı âdet edinmişlerdi. Herkese haber verildi. Bu yüzden şehrin zengin-fakîr, genç-ihtiyâr, kadın-erkek ve bütün çocuklar oradaydılar... Bu iki yüce Sahâbenin başına gelecekleri merak ediyorlardı. Bu iki Allah ve Resûlullah dostu ise, heyecanlı değildiler. Yolda karşılaşıp görüşen bu iki Sahâbî kucaklaşarak birbirlerine uğradıkları belâya sabretmelerini tavsiye ettiler. Az sonra bir müşrik bağırdı: "Ey Hubeyb! Sen bizim babamızı, Hâris bin Âmir'i savaşta öldürdün... Bugün onun intikâmını senden alacağız... Ölmeden önce bir isteğin var mı?" Hubeyb bin Adiy gâyet sâkin, şunları söyledi: "Yaşatan ve öldüren ve öldükten sonra gene diriltecek olan, yalnız Cenâb-ı Allahtır... O'na binlerce hamd olsun. Beni bırakınız iki rekât namaz kılayım.Tek arzum bu. Elleri ve ayakları çözülen Hazreti Hubeyb, hemen namaza durup, büyük bir sükûnet içinde huşû' ile iki rekât namaz kıldı. Cenâbı Hakka son duâlarını yaptı. Toplanan müşrikler, kadınlar, çocuklar heyecanla onu seyrediyorlardı. Namazını bitirdikten sonra; "Vallahi eğer ölümden korkarak namazı uzattığımı zannetmeyecek olsaydınız, namazı uzatırdım ve daha çok kılardım" dedi. Böylece idam edilirken iki rekât namazı ilk kılan, âdet ve sünnet olmasına sebep olan Hubeyb bin Adiy'dir Peygamber efendimiz, onun idam edilirken iki rekât namaz kıldığını işitince bu hareketini yerinde ve uygun bulmuştur. Hârisoğulları hırsla yaklaştılar: - Artık ölmeye hazır mısın? diye sordular. Aslında O'nun bağırıp çağırmasını, yalvarmasını istiyorlardı. Çünkü o zaman daha keyifle, işkence edeceklerdi. Fakat aksine Hubeyb hâlâ sâkindi: "Müslüman olarak öldükten sonra, ne şekilde can verirsem vereyim, önemli değil... Çünkü bütün çektiklerim, Allah ve Resûlullah sevgisi içindir. Cenâb-ı Hak dilerse, parça parça edeceğiniz vücudumun zerresini, lütuf ile Cennetine nâil eyler" dedi.