Allah yolunda ilerlemek isteyenin bazı şartlara uyması lazımdır. Bu şartların en başta geleni, nefse uymamaktır. Bu da, vera' ve takvâ ile olur. Vera' ve takvâ, harâmlardan sakınmak demektir. Harâmlardan sakınabilmek için, mubâhların lüzûmundan fazlasını terk etmelidir. Çünkü mubâhları, yani yasak olmıyan şeyleri, alabildiğine yapan kimse, şübheli olanları işlemeğe başlar. Bunlar ise, harâma yakındır, yani harâm işlemek ihtimâli çok olur. Uçurumun kenârında yürüyen, içine düşebilir. Demek ki, harâmdan sakınabilmek için, mubâhların fazlasından kaçmak lâzımdır. Bu yolda ilerlemek için vera' sâhibi olmak şarttır. Çünkü insanın işleri, iki şeyden biridir: Yâ emir edilen şeydir, yâhut yasak edilmiş şeylerdendir. Melekler de, emir edilen şeyleri yapmaktadır. Bunu yapmak, insanı ilerletseydi, melekler de, terakkî ederdi. Meleklerde, yasak edilen şeyden sakınmak yoktur. Çünkü onlar, yasakları yapmayacak şekilde yaratılmıştır. Yasakları işleyemezler. Onun için, meleklere birşey yasak edilmemiştir. Demek ki, ilerlemek, yasaklardan sakınmakla olabilmektedir. Bu sakınmak ise, nefse uymamak demektir. Allahü teâlâ, dinleri, nefsi isteklerinden kurtarmak için karanlık, kötü âdetleri yok etmek için gönderdi. Çünkü nefs, hep harâm işlemek veya mubâhları lüzûmundan fazla yaparak, böylece harâma kavuşmak ister. Demek ki, harâmlardan ve mubâhların fazlasından sakınmak, nefse uymamak demektir. Nefs, bir emir altına girmek, birşeye bağlanmak istemez. Nefsin bu hâli, yani başı boş kalmak, birşeye bağlanmamak arzûsu da harâmdır veya mubâhların fazlası demektir. Demek ki, emirleri yapmakla, bu harâmdan veya mubâhın fazlasından sakınılmış oluyor. Bunun için de, nefse uyulmamış oluyor. Yoksa nefse uymamak, yalnız emirleri yapmak demek değildir. Azîmet ile hareket eden tasavvuf büyükleri, (Sünnet-i seniyye)den, yani İslâmiyetten kıl kadar ayrılmamıştır. Yollarına hiçbir yenilik, bid'at karıştırmamıştır. Fakat son zamanlarda, bu yolu da bozanlar oldu. O büyüklerin izinden ayrılanlar çoğaldı. Değişiklikler, bid'atler yapıldı. Simâ' ve raksa ve yüksek sesle zikre başladılar. Bunları, o büyüklerin niyetlerini kavrıyamadıkları için yaptılar. Bid'atler karıştırmakla, zamana uymakla, bu yolu daha kıymetlendirdiklerini, olgunlaştırdıklarını sandılar. Bunlar ile, bu yolu yıktıklarını, ellerinden kaçırdıklarını anlayamadılar. Hakkı, doğruyu meydâna çıkaran ve insanı hidâyet yoluna kavuşturan ancak Allahü teâlâdır.