"İlmim eksik kalmasın!"

A -
A +

Cenab-ı Hakkın rızasını, insanlara faydalı olmayı kendilerine gaye edinen hakîkî İslâm âlimleri, ilim öğrenmek için her şeylerini terk etmişler. İmkansızlıklara rağmen binlerce talebe yetiştirmişlerdir. Mum ışığında, binlerce cild kitap yazarak bizlere miras bırakmışlardır. Bizler ise her türlü teknolojik imkanlara rağmen bunları okuyup istifade etmekten aciziz. İmâm-ı Ebû Yûsüf hazretlerinin onbeş yaşında oğlu vardı. Bu çok sevdiği oğlu bir gün ansızın vefât etti. Bu üzüntülü halinde bile talebesine, "Defin işini size bıraktım. Ben üstâdımın dersine gidiyorum. Bugünkü dersi kaçırmayayım" dedi. Ciğerpâresi olan, oğlunun cenâzesinde "ilmim eksik kalmasın" diye bulunmadı. Hazret-i imâmı vefâtından sonra rüyâda gördüler. Cennette, büyük bir köşkün karşısında duruyordu. Köşkün yüksekliği Arş'a varmıştı. "Bu köşk kimindir?" diye sorduklarında, "Benimdir" buyurdu. "Buna nasıl kavuştun" diye sorulunca, "İlim ve ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan muhabbetim ile" buyurdu Hirevî hazretlerinin çocuklarından en büyüğü takvâ sâhibi âlim bir kimse idi. Vefât ederken babası, yastığı başında idi. Vefât edince, üstünü örttü. Medreseye gelip, her zamanki dersini aksatmadan bir cüz hadîs dersi verdi. Sonra medreseden çıkıp defin işine başladı. Defin işlerinden önce ders vermesinin sebebi sorulduğunda, "Oğlumun eceli geldi. Vefât etti. Bu iş Allahü teâlânın rızâsı ile olduğu için, ben de râzı oldum. Başka bir çâre bilmiyorum. Allahü teâlânın kazâsı ve emri böyle oldu. Bunun için talebelerimi dersten mahrum bırakamazdım" buyurdu. İlim ehlinin yanında bulunmanın fazîlet ve derecesi çok büyüktür. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Bir kimse din âlimlerinin ve sâlihlerin yanî İslâmın beş şartını devam üzere yapanların yanına gitse, her bir adımına Hak teâlâ, kabûl olmuş nâfile bir hac sevâbı ihsân eder. Zîrâ, âlimleri ve sâlihleri Hak teâlâ sever. Allahü teâlânın evi olsaydı, bu kimse o evi ziyâret eyleseydi, ancak bu sevâbı kazanırdı." Hassân bin Atıyye hazretlerinin rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, "Âlimin ölümüne üzülmeyen, münâfıktır. İnsanlar için, bir âlimin ölümünden daha büyük musîbet yoktur. Bir âlim ölünce, gökler ve göklerde olanlar, yetmiş gün ağlar" buyuruldu. Enes bin Mâlik'in haber verdiği hadîs-i şerîfte, "Âlime haksız olarak hakâret eden kimseyi, Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında hakîr, rezîl eder. Âlime hürmet eden kimseyi, Allahü teâlâ, Peygamberler gibi azîz eder, şereflendirir" buyuruldu. Başka hadîs-i şerîfte de, "Bir kimse, âlimin sesinden yüksek sesle konuşursa, Allahü teâlâ, onu dünyada ve âhirette hakîr eder" buyuruldu. Görülüyor ki, hakîkî âlimlere hürmet etmek lâzımdır. Âlimim diyen herkesi de böyle kabul etmek günümüz için yanıltıcı olur. Çünkü, bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Kıyâmete yakın hakîkî din bilgileri azalır. Câhil din adamları, kendi görüşleri ile fetvâ vererek, insanları doğru yoldan saptırırlar." Yine, hadîs-i şerîfte, "Bir zaman gelir ki, insanlar din adamından sokakta rastladıkları eşek ölüsünden kaçar gibi kaçarlar" buyuruldu. İyi bilinmeli ki, insanı dalâletten, kötü yoldan ancak ilim kurtarır. Rehber olmadan doğru yola kavuşulamaz. Artık ahir zamandayız; gerçek âlim neredeyse kalmadı. Bunun için, geçmişte Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı doğru din kitaplarını arayıp, bulmak bunları okuyarak dünyamızı ve ahiretimizi kurtarmak zorundayız. > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.