İmam-ı Şarani hazretleri buyurdu ki: Allah adamlarının örnek ahlâkından biri de, onların "Müttekîlik" iddiası olmaksızın takvaya çok dikkat etmeleri idi. Çünkü "takvâ", iddiayı değil, ihtiyatı gerektirir. İnsanların pek çoğu nefislerini güzelce hesaba çekmeksizin kendilerinin "takvâ" sahibi olduklarını iddia ediyorlar. Nice kimseler, kendilerini söz, iş, yemek, içmek ve giyim hususlarında hesaba çekmeksizin, sadece sabah, akşam Allah'ı anmış olmakla kanâat ederler, takva sahibi olmak için bunu kafi görürler. Halbuki, haramlara karşı hassasiyetleri pek olmaz. Bakarsın ki onun sarığı ve taylasanı bir şeyh suretindedir; sözleri ve işleri ise fâsık ve münafık kişilerinki gibi. Ömer bin Abdülaziz buyuruyor ki: "Hiçbir kimse, dünyada ve âhirette kendisini utandıracak şeylerden uzak bulunmadıkça "takvâ" makamına ulaşamaz!" Bir defasında adamın biri ona: "Kişi takva makamına ne zaman ulaşır?" diye sormuştu. Onun verdiği karşılık şu: "Kul, kalbindeki düşüncelerin hepsini bir tabak içine kor ve bunu çarşıda dolaştırır da içinde kendisini utandıracak bir şey bulunmazsa, takva makamına ermiş olur." Yine Ömer bin Abdülaziz buyurdu ki: "Takvâ, gündüz sâim gece kâim olup ikisi arasını karıştırmak değildir. Takvâ ancak, Allah'ın yasaklarından uzak durmak, farz kıldıklarını edâ etmektir. Kim bundan fazlasını yaparsa, hayır üstüne hayır işlemiş olur." Yine o buyurdu ki: "Takvâ sahibi olmanın alâmeti, ihrama girenin ihram halinde kendisini kelâmdan menettiği gibi, kelâmdan nefsini menetmektir. Ve takvâ sahibi İslâmiyeti iyice bilmek zorundadır. Aksi halde farkında olmadan takvadan çıkar." Ebü'd-Derdâ buyurdu ki: "Kulun zerre miktarı bir şey hakkında Allah'tan korkması, takvanın kemâlindendir." Vehb bin Münebbih buyurdu ki: "İman çıplaktır, onun örtüsü takvadır!" Hazreti Ali buyuruyor ki: "Takva ile beraber olan amel az değildir, zira o makbuldür. Yüce Allah buyuruyor ki: "Allah ancak takva sahiplerininkini kabul eder." (Mâide, 27) Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr