"İnandım ki hak din İslam"

A -
A +

Resûlullah Efendimizin gazâlarından birinde kâfir askerlerinden biri, meydana at sürüp, er diledi. Yüksek ses ile bağırıp, dedi ki: Bana er gönder, döğüşelim, ne durursun, senin yanında bu denli cihângir bahâdırlar vardır. Niçin göndermezsin. Bârî amcan oğlu Ali'yi gönder. Gelsin, erlik nice olur, göstereyim. Hemen Ali bin Ebî Tâlib kâfirin sesini işitti. Durduğu yerde arslanlar gibi kükredi. Eshâbdan birisini Resûlullah Efendimizin huzur-u şerîflerine gönderdi. O kâfirin bulunduğu meydana girmeye izin taleb etti. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki, "Var Ali'yi benim yanıma getir." O Eshâb da varıp, Hazreti Ali'yi getirdi. Huzur-u şerîflerine geldikte buyurdu ki: "Yâ Ali! O kâfirle ceng etmek ister misin!" Hazreti Ali dedi ki: Yâ Habîb-i Rabbil'âlemîn! Senin dinin uğruna cânım fedâdır. Ümit ederim ki, icâzet verip, himmet buyurasınız ki, varıp, o kâfirin şerrini Müslümanların üzerinden def edeyim. Resûlullah Efendimiz, Hazreti Alî'nin eline yapışıp, buyurdu ki; "Yâ Ali! Seni, yerleri ve gökleri yaratan Allahü teâlâya ısmarladım." Bunu işiten Ali, yaydan ok çıkar gibi, o kâfire karşı at sürüp, yüksek sesle nâra atıp, haykırdı ki, kıyâmet koptu sandılar. O kâfir de meydan ortasında, kurulup dururken, Hazreti Ali yetişti ve karşısına geçip dedi ki: Yâ mel'ûn! Îmâna gel! Yoksa sen bilirsin. O kâfir de ceng istedi. Aralarında birkaç hamle geçtikten sonra, yine İslam'a davet etti. Gördü ki, kâbiliyet yoktur. Bir darbe ile atından yere düşürüp ve göğsünün üzerine çıkıp, kılıncını boğazı üzerine koydu. Yine dîne davet etti. O kâfir gördü ki, hiç kurtuluş yoktur. Ağız dolusu pis tükürüğünü Hazreti Alî'nin mübârek yüzüne fırlattı. Hazreti Ali hemen üzerinden kalkıp, kılıncını kınına koydu. O kâfir de ayağa kalktı ve dedi ki: Yâ Ali! Önceden sen beni ve ben seni bilmez iken, bana emân vermeyip, beni helâk etmek ister iken, ben cânımın acısından böyle iş işledim. Dahâ çok gadab edip, beni helâk etmen lâzım ve vâcib iken, üzerimden kalkıp, kılıncı kınına koymaktan maksadın nedir, bana bildir! Şâh-ı merdân Aliyyül mürtedâ buyurdu ki: Sana o mühleti vermeyip, helâk etmek istemem dîn-i İslam gayretine ve Allahü teâlâ ve tekaddes aşkına idi. Sonra sen böyle edince, nefsime güç geldi. Korktum ki, seni katledersem, nefsimin arzûsu ile etmiş olurum. O sebeple seni elimden bıraktım. O kâfir dedi ki, şimdi inandım ki dininiz hak dindir. Hazreti Ali ona Kelime-i şehâdet telkîn edip, Müslüman oldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.