Hud aleyhisselam kavmini devamlı imana çağırıyor, fakat kavminin ileri gelenleri Hud aleyhisselama inanmadıkları gibi, bir de alay ediyorlar ve diyorlardı ki: "Sen bize, babalarımızın ibadet ettiği putlarımızı bırakıp, Allahü teâlâya ibadet, kulluk etmemizi emretmeye mi geldin? Eğer peygamber olduğunu bildirmek hususunda sadık isen, haydi, "Hâlâ Onun azabından korkmayacak mısınız" diye bizi korkuttuğun azabı getir de görelim!.." Kavminin bu inkârcı ve alaycı sözlerine karşı, Hud aleyhisselam onlara dedi ki: "Muhakkak ki, size, Rabbiniz tarafından bir azap ve gadap vacip ve hak oldu. Sizin ve babalarınızın ilâh diye isimlendirdiğiniz putlarınızla, benimle mücadele mi ediyorsunuz? Öyleyse şimdi azabın gelmesini bekleyin! " Hud aleyhisselam, uzun müddet kavmini Allahü teâlâya iman ve ibadet etmeye davet etti ise de, pek az kimse iman etti. İman edenler de, diğer müşriklerin, zulüm ve işkencelerinden çekinerek imanlarını gizliyorlar, açıktan açığa söyleyemiyorlardı. Kavmin ekserîsi ise, iman etmedikleri gibi, inkâr ve inatta pek ileri gidiyorlar, yola gelmiyorlardı. Şirk ve sapıklıkta kaldıkları gibi, üstelik Hud aleyhisselama karşı çıkıyorlar ve onu çok üzüyorlardı. Her defasında; "Eğer doğru söylüyorsan, haydi, bizi korkuttuğun azabı getir de görelim" dediler. Hud aleyhisselam da onlara dedi ki: "O azabın geleceği vaktin ilmi Allah katındadır. Onu sadece Allahü teâlâ bilir. Ben size vahyolunduğum şeyi bildiriyorum. Peygamberin vazifesi haber vermektir. Lâkin görüyorum ki, siz cahillik ediyorsunuz. Peygamberlerin, tebliğ ve Allahü teâlânın azabı ile korkutmak için gönderildiğini bilmiyorsunuz. Sizin bu sözleriniz azabın gelmesini süratlendirir..." Hud aleyhisselam, yalvarırcasına kavmine nasihate devam ediyor, onları, Allahü teâlâya imana ve yalnız Ona ibadet etmeye, acizlere zulmetmemeye, başkalarına karşı merhametli olmaya, Allahü teâlânın ihsan etmiş olduğu nimetlere nankörlük etmemeye davet ediyordu. Allahü teâlâya karşı gelmenin çok büyük felâket olduğunu anlatıyordu. Hud aleyhisselam, nesep olarak Ad kavminden olup, onların arasında yetiştiğinden, onların hâllerini çok iyi biliyor, hangi hususlarda çok hassas olduklarını pek iyi anladığı için, bütün bunları dikkate alarak konuşuyor, nasihat ediyordu. Fakat Ad kavmi pek azmış, müşriklik ve putperestliğe iyice dalmış olduğundan, nasihatleri kabul etmiyor ve inkârda ısrar ediyordu...