Gelen azab bulutundan şiddetli bir gürültü ve fırtına çıktı. Allahü teâlâ, rüzgâr ile vazifeli meleğe, rüzgârın normalden çok esmesini emretti. Cebrail aleyhisselam, rüzgâra şöyle emir verdi: "Ey rüzgâr! Ad kavmine azap olarak, Hûd aleyhisselam ve ona tâbi olanlara da rahmet olarak es!" Hz. Hûd, yanında müminler bulunduğu hâlde, yüksek bir dağdan kavmine seslendi: "Ey Ad kavmi! Sizi gölgeleyen ve bulut şeklinde gelen azabı görmüyorsanız, yazıklar olsun! Başınıza bela gelmeden ve azaptan kurtuluş için kaçacak yer kalmayacağı zamandan önce, Allahü teâlâya iman ediniz!" Buna karşılık, bu insanlar, onun sözlerine hiç önem vermeyip dediler ki: "Sabredelim. Bu, yağmur öncesinde görülen bir rüzgârdır ve arkasından çok yağmur yağacağına işarettir." Azap bulutu vadiyi geçip, üzerlerine doğru ilerleyince, kendilerine pek güvenen mağrur Âdlılar, birbirlerine dediler ki: "Gelin! Hep beraber oraya gidelim. Üzerimize gelen kasırgayı, vadiyi kaplayan uğultuyu bertaraf edelim. Mehder'in dedikleri ve gördükleri doğru ise, o rüzgâr bulutunda bulunan ve ellerinde ateşlerle gelen kimseleri geri çevirelim." İçlerinde reisleri Halcan'ın da bulunduğu bu adamlar, hep beraber gelmekte olan buluta doğru gidip, yakınına vardıklarında, buluttan korkunç sesler, çöl fırtınasına benzer, kuvvetli rüzgârlar, çok kuvvetli esen kasırgalar zuhur etti. Âd kavminden oraya gelen insanların hepsini yere seren bu kuvvetli rüzgârın müthiş bir uğultusu ve dayanılmaz bir soğuğu vardı. Fırtına, hiç mağlubiyete alışmamış, birinin karşısında yenilmek nedir bilmeyen Âdlıların hepsini yere serdi. Kızarak geri geri kaçmaya başladılar. Evlerine çekildiler ve ortalık biraz sakinleşince, bol yağmura kavuşmak ümidiyle tekrar çıktılar. Hûd aleyhisselam bunları görüp, "Olanlardan sonra herhâlde uslandılar. İman etmeye, tâbi olmaya geliyorlar" diye düşündü. Hâlbuki onlar, inatlarında ısrar edip, Hûd aleyhisselamı yalanlamaya devam ettiler. Onların bu hâli Fussilet suresi 15. ayet-i kerimesinde, mealen şöyle anlatılıyor: "Onlar bilmediler mi ki, onları yoktan yaratan, kendilerine kuvvetli olmak hususiyetini veren, üzerlerine azap gönderip, hepsini helâk etmeye kâdir olan Allahü teâlâ, kuvvet ve kudrette, onların hepsinden daha üstün, daha şiddetlidir. Onlar, Allahü teâlânın her şeye kâdir olduğunu, başkalarının yapmaya kâdir olamadıkları şeylere gücünün yettiğini, pek kuvvetli olduğunu düşünmediler mi? Fakat onlar, bizim ayetlerimizin hak olduğunu bildikleri hâlde, bile bile inkâr ediyorlardı."