Dünyayı sevenler, dünya işleri ile meşgul olup âhireti unutanlar; gemide bulunup, bir adaya yanaşıp ihtiyaç için dışarıya çıkanlar gibidir. Kaptan, bağırır ve der ki: "Hiç kimse fazla kalmasın. İhtiyaçtan başka bir şeyle meşgul olmasın. Gemi hemen kalkacak." Onlar adaya dağılırlar. Akıllı olanlar, çabucak ihtiyacını görüp geri dönerler. Gemiyi boş bulup daha güzel ve uygun bir yer tutup oraya otururlar. Diğer bir grup, adanın güzelliğine, acayipliğine şaşar kalırlar. Onu seyre koyulurlar. Ondaki çiçeklere, tatlı tatlı öten bülbüllere, etraftaki süslü çakıl taşlarına bakar kalırlar. Geri dönünce, gemide rahat bir yer bulamazlar, dar ve karanlık yerde otururlar. Oranın sıkıntısını çekerler. Diğer bir grup, yalnız bakmakla kalmayıp, o süslü güzel çakıl taşlarını, çiçekleri toplarlar, beraberinde götürürler; gemide yer bulamazlar, dar bir yere sıkışır, kalırlar ve çok defa o çakıl taşlarını omuzları üzerinde taşırlar. Bir iki gün geçince o güzel renkler solar, kararır, onlardan nâhoş kokular gelmeye başlar. Atacak yer bulamazlar. Pişman olurlar, onların yükünü ve sıkıntısını omuzlarıyle çekerler. Bir başka grup, adanın güzelliğine şaşar ve öyle kalırlar. Gemiden uzak kalıp gemiyi kaçırırlar. Kaptanın sesini duymazlar. Adada kalırlar. Böylece bazısı açlıktan ölür. Bazısını yırtıcı hayvanlar öldürür. Birinci grup takvâ sahibi mü'minlere benzer, sondakiler de kâfirlere. Zira kendilerini, Allahü teâlâyı ve âhireti unuttular. Bütün varlıklarını dünyaya verdiler. Âyet-i kerimede, "Âhirete nisbetle, dünya hayatını daha çok sevdiler" buyuruldu. Aralarında bulunan iki grup, âsiler gibidir. İmanın aslını korudular, fakat dünyadan el çekmediler. Bir kısmı fakirlikten pay aldı. Bir kısmı çok nimetler toplayıp, yükü ağır oldu. Dünyanın aslına dikkat edilirse, üç şeyden ibaret olduğunu görülür: Biri bitki, maden ve hayvan gibi yeryüzünde görülen şeylerdir. Toprağın aslı, mesken kurmak ve ziraatle ondan faydalanmak içindir. Bakır, pirinç ve demir madenleri âletler için, hayvanlar ise üzerlerine binmek ve yemek içindir. Diğer ikisi de, insanın kalbini ve bedenini bunlarla meşgul eylemesidir. Ya kalbi, onu sevmek ve onu istemekle meşgul eder, veya bedenini onu düzeltmek, onun işlerini yapmakla meşgul eder.