İnsanlar başıboş olsaydı!

A -
A +

Bazı cahiller, sık sık şöyle söylüyorlar: "Kullarına zor ve yorucu şeyler emredip de bunları yaparsanız Cennete girersiniz demek insâf mıdır, merhamet midir? Birşey emir etmemeli idi. Herkesi, kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli, yatıp kalkmalı idi. Merhamet ve iyilik böyle olur" Böyle sözler, ne kadar ahmakçadır. Bunlar, hiç düşünmüyor mu ki, iyilik edenlere, şükretmek yani, sevindiğini bildirmek, aklın istediği bir şeydir. İslamiyet, bütün nimetleri, iyilikleri yaratan, gönderen Allahü teâlâya karşı, şükrün nasıl yapılacağını göstermektedir. O hâlde, İslamiyetin istediği şeyler, aklın istediği birşeydir. Bundan başka, dünyanın, hayâtın düzeni, bu emirleri yapmakla olur. Allahü teâlâ, herkesi kendi başına bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan başka birşey olmazdı. Allahü teâlânın harâm etmesi olmasaydı, nefsleri, keyfleri peşinde koşanlar, başkalarının mallarına, cânlarına, ırzlarına saldırır, fenâlıklar, karışıklıklar hâsıl olur, saldıran da, karşısındakiler de, zarar görür, helâk olurlardı Memleketlerin mamûrluğu, insanların rahatı, yani medeniyet olmaz, insanlık, canavarlık şeklini alırdı. Bugün bile, Allahü teâlâyı inkâr eden, İslâmiyeti beğenmeyen, cahilliğin verdiği cesâret ve taşkınlıkla öğünen cemiyetlerin kanûnlarında, Allahü teâlânın emirlerinden çoğunun yer almış olduğu göze çarpıyor. Bütün insanların, dini emirlerden uzaklaşdıkça, geçimsizlik, sefâlet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülüyor. Fen âletleri, medenî vâsıtalar, akıllara hayret verecek şekilde ilerlediği hâlde, dünyadaki huzûrsuzluğun, insanlıkdaki sıkıntının azalmadığı, arttığı göze çarpıyor. Allahü teâlâ, insanların saadetlerine sebeb olan şeyleri emretti. Felâketlerine sebep olanları yasak etti. Dinli olsun, dinsiz olsun, bir kimse bilerek veya bilmeyerek, bu emir ve yasaklara uyduğu kadar, dünyada rahat ve huzûr içinde yaşar. Fâideli ilâcı kullanan herkesin dertten kurtulması gibidir. Dinsiz kimselerin ve milletlerin birçok işlerinde muvaffak olduklarını görüyoruz. Kur'ân-ı kerîme uygun olarak çalıştıkları için muvaffak oluyorlar. Fakat âhırette de, saadete kavuşabilmek için Kur'ân-ı kerîme iman ederek, niyyet ederek uymak lâzımdır. Bekara sûresinin, "Ey akıl sâhibleri, düşününüz! Katili kısas yapın diye verdiğim emirde ölüm değil, hayât olduğunu anlarsınız!" meâlindeki, yüzyetmişdokuzuncu âyeti, bunun vesîkasıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.