"İnsanları neye davet ediyorsun?"

A -
A +

Ebû Zer-i Gıfârî, günler sonra Hz. Ali vasıtasıyla Peygamber efendimize kavuşmuştu. O'na sordu: - Yâ Muhammed! İnsanları neye davet ediyorsun? - Bir olan ve ortağı bulunmayan Allaha îmân etmeye ve putları terk etmeye, benim de Allahın Resûlü olduğuma şehâdet etmeye davet ediyorum. Bunun üzerine Ebû Zer-i Gıfârî hazretleri: - Bana İslâmı bildir, dedi. Peygamber efendimiz ona Kelime-i şehâdeti okudu. O da söyleyip, Müslüman oldu. Ebû Zer Müslüman olmanın verdiği büyük bir iştiyâkla dedi ki: - Yâ Resûlallah! Allahü teâlâya yemîn ederim ki Müslüman olduğumu Kâbe'de müşrikler arasında haykırmadıkça memleketime dönmeyeceğim. Bundan sonra Ebû Zer-i Gıfârî Kâbe yanına gidip, yüksek sesle: - Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resûlüh, diye haykırdı. Bunu işiten müşrikler hemen üzerine hücum ettiler. Taş, sopa ve kemik parçaları ile öyle dövdüler ki, kanlar içinde kaldı. Bu hâli gören Hz. Abbâs seslendi: - Bırakın bu adamı, öldüreceksiniz! O sizin ticâret kervanınızın geçtiği yol üzerinde oturan bir kabîledendir. Bir daha oradan nasıl geçeceksiniz? Böylece Ebû Zer hazretlerini müşriklerin elinden kurtardı. Müslüman olmakla şereflenmenin verdiği şevkle, öylesine seviniyor ve coşuyordu ki, ertesi gün gene Kâbe'nin yanında Kelime-i şehâdeti yüksek sesle bağıra bağıra söyledi. Bu sefer de üzerine hücum eden müşrikler, yere yıkılıncaya kadar dövdüler. Yine Hz. Abbâs yetişip, ellerinden kurtardı. Bundan sonra Peygamber efendimiz Ebû Zer-i Gıfârî hazretlerine buyurdu ki: - Şimdi kavminin yanına dön! Onlara İslamiyeti anlat! Ortaya çıktığımızın haberi sana geldiği zaman yanımıza dön! Bu emir üzerine Ebû Zer-i Gıfârî kendi kabîlesi arasına dönüp, onlara İslâmiyeti anlatmaya başladı. Hicrete kadar bu hizmete devam etti. (Devamı yarın)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.