İnsanların en iyileri ve en kötüleri

A -
A +

İnsanlar içinde ruhları en yüksek ve en olgun en iyi olanları, Peygamberlerdir. Bunlar hatâ etmekten, şaşırmaktan, gafletten, hıyânet etmekten, taassub ve inattan ve nefse uymaktan ve garez, kin bağlamaktan mâsumdurlar. Peygamberler, Allahü teâlânın kendilerine bildirdiği şeyleri söylerler ve açıklarlar. Onların bildirdikleri din bilgileri, emirler ve yasaklar hep doğrudur. Hiçbiri bâtıl, bozuk değildir. Peygamberlerden sonra insanların en yüksek ve en olgun olanları, Peygamberlerin sahâbîleridir. Çünkü bunlar, Peygamberlerin sohbetinde yetişmiş, olgunlaşmış, temizlenmişlerdir. Hep, Peygamberlerden işittiklerini bildirmişler ve açıklamışlardır. Bunların da bildirdiklerinin, hepsi doğrudur. Bunlar da yukarıda bildirilen kötülüklerden mahfûzdurlar. Eshâb-ı kirâmdan sonra, insanların en üstünleri, Eshâb-ı kirâmı gören ve onların sohbetinde yetişen Müslümanlardır. Bunlara, "Tâbiîn" denir. Bunlar, bütün bilgilerini Eshâb-ı kirâmdan almışlardır. Tâbiînden sonra, insanların en üstünleri, Tâbiîni gören ve onların sohbetinde yetişen Müslümanlardır. Bunlara "Tebe'ı tâbiîn" denir. Bunlardan sonra gelen asırlarda, kıyâmete kadar bulunan insanların en üstünleri, en iyileri de, bunlara tâbi olan, bunların bildirdiklerini öğrenip, yollarında bulunan âlimlerdir. Zekî, akıllı ve dinin sınırlarını aşmayan bir kimse, bunlara uyarak doğru yoldan ayrılmaz. Aklına uyarak, müctehid imamların dört mezhebinden dışarı çıkmaz. Müslümanların, böyle bir âlimi bulması, bilmediklerini bundan sorup öğrenmesi veya kitaplarından okuması bütün işlerini bunun bildirdiklerine uygun yapması lâzımdır. Çünkü, böyle bir âlim, Allahü teâlânın kullarını hatâdan korumak ve her şeyi doğru yapmalarını sağlamak için yaratmış olduğu mânevi ilâcları, yâni ruhun tedâvîsi bilgilerini bilir ve insanlara bildirir. Ruh hastalarını, idrâksiz olanları tedâvî eder. Böyle bir âlimin her sözü, her yazısı, her işi ve inanışı, dine uygundur. Her şeyi doğru olarak anlar. Her işinden Allahü teâlâ râzıdır. Allahü teâlâ, rızasına kavuşmak istiyenlere, rızasına kavuşturan yolları gösterir. Allahü teâlâ, îman edenleri ve îmanın îcâblarını yapanları zulmetlerden, sıkıntılardan kurtarır. Bunları nûra, huzura, saadete kavuşturur. Bunlar, her zaman ve her işlerinde, rahat ve huzur içinde olurlar. Bunlar, kıyâmet gününde, Peygamberlerin, Sıddîkların, şehitlerin ve sâlih müslümanların yanında bulunurlar. Bir din adamı, hangi asırda bulunursa bulunsun, Peygamberin ve Eshâbının bildirdiklerine uymazsa, sözleri, işleri ve îtikadı bunların bildirdiklerine uygun olmazsa ve nefsine, düşüncelerine uyarak dinin dışına taşarsa ve aklına uyarak İslamiyetin inceliklerine karşı gelir, anlayamadığı bilgilerde dört mezhebin dışına taşarsa, bu kimsenin kötü din adamı olduğu anlaşılır. Allahü teâlâ bunun kalbini mühürlemiştir. Gözleri hak yolu göremez. Kulakları doğru sözü işitemez. Buna, kıyâmette büyük azâb vardır. Allahü teâlâ, bunu sevmez. Bunun gibi olanlar, Peygamberlerin düşmanıdırlar. Bunlar, kendilerini doğru yolda sanır. Yaptıklarını beğenirler. Hâlbuki, bunlar şeytanın yolundadırlar. Bunlardan aklını toparlayıp doğruya dönebilen çok azdır. Bunların her sözü tatlı olur. Yaldızlı olur. Faydalı görünür. Hâlbuki, düşündükleri, beğendikleri şeyler hep kötüdür. Cahilleri aldatarak kötü yola, felakete sürüklerler. Sözleri, kar yığınları gibi parlak, lekesiz görünür. Fakat, hakîkat güneşi karşısında eriyip giderler. Bunlar Allahü teâlânın kalblerini kararttığı ve mühürlediği kötü din adamlarıdır. Bunlar, bulaşıcı hastalık mikrobu taşıyan hastalar gibidir. Bunlara yaklaşanlar zarar görür. Bunların zarârına yakalanmamak için yanlarına yaklaşmamak lâzımdır. Aksi takdirde hastalık bulaşır insanın dünyası ve ahireti harap olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.