İsraf çok kötü bir huydur. İsrafın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir nimettir. Âhıreti kazanmak, mal ile olur. Dünya ve âhıret, mal ile intizâm bulur, rahat olur. Hac, cihâd sevâbı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur. Başkasına muhtâc olmaktan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabayı dolaşmak, fakîrlerin imdâdına yetişmek mal ile olur. Mescidler, mektebler, hastahâneler, yollar, çeşmeler, köprüler yaparak insanlara hizmet de mal ile olur. Dînimiz, "İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır" buyuruyor. İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nâfile ibâdet etmekten daha çok sevâptır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavuşulur. Bir hadis-i şerifte, "Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir. Bu kul da haramlardan kaçınır. Akrabâsını sevindirir. Malından, hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine gider" buyuruldu. Abdullah ibni Mes'ûd'un "radıyallahü anh" haber verdiği bir hadîs-i şerîfte, "İki şeyden birine kavuşan insana gıbta etmek, buna imrenmek yerinde olur. Allahü teâlâ bir kimseye islâm ilimlerini ihsân eder. Bu da, her hareketini, bilgisine uygun yapar. İkincisi, Allahü teâlâ, birine çok mal verir. Bu kimse de malını, Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği yerlere harc eder". Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", Amr ibni Âs için, "İyi kimseye malın iyisi, ne güzel yakışır" buyurdu. Enes bin Mâlik için de, "Yâ Rabbî! Buna çok mal ve çok çocuk ver ve bunlarla kendisini bereketlendir!" diye duâ buyurdu. Birisi malının hepsini sadaka vereceği zaman, Peygamberimiz "Malının bir kısmını kendine bıraksan, daha iyi olur" buyurdu. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde, mala "Hayırlı şey" ismini vermektedir ve Habîbine "sallallahü aleyhi ve sellem" verdiği nimetleri hâtırlatırken: "Sen malsız idin, sana, kimseye muhtâc olmıyacak kadar, mal verdim" buyurmaktadır. Büyük âlim Süfyân-ı Sevrî buyuruyor ki: "Bu zamanda mal, insanın silâhıdır". Yani, insan cânını, sağlığını, dînini ve şerefini mal ile korur. Medîne-i münevverenin yedi büyük âliminden biri olan Sa'îd bin Müseyyib buyuruyor ki: "Borclarını ödemek için ve ırzını, nâmûsunu korumak için ve ölünce, geride kalanlara mîrâs bırakmak için mal kazanmayan kimse, hayırsızdır". Yani kendine ve cemiyete zararlıdır.