Kendi örf ve âdetlerimize, manevî değerlerimize sırt çevirip, topyekûn Batı'ya yöneldiğimizden beri, çocuklarımız ailelerinden kopuk olarak yetiştirildi. Buna bağlı olarak da, çocukların ailelerine, anne babalarına bakışı değişti. Çünkü çocuklara devamlı şu aşılanıyordu: Anne babanız cahil, geri kafalıdır, olaylara bakışı sığ veya yanlıştır. Siz modern çağda yaşıyorsunuz, anne babanızın sözüne göre değil, çağdaş değerlere göre hareket edin. (Tabii ki, çağdaş değerlerin içinde din yoktu!) Anne babanızla takışmayın fakat onların fikirlerini de dikkate almayın. Siz kendiniz düşünün, kendiniz karar verin!.. Ancak, sinsice onların düşünmesine fırsat vermeden kendileri yönlendirdiler gençleri. Hal böyle olunca, bu zihniyette yetişen gençler, manevî değerlerimize ve anne babanın söylediği her söze şüphe gözü ile baktılar. Hatta onların söylediklerinin tersini yaptılar. Neticede, geçmişimizle, örf ve âdetimizle ilgisi olmayan kendini, arayışta, boşlukta bulan bir gençlik yetişti. Boşlukta olduğu için de, çoğu kurda kuşa yem oldu. Kimi fuhuş batağında, kimi uyuşturucu mafyasının tuzağında, kimi anarşide kimi de satanizm gibi inançsızlıkta buldu kendini. Gençler, iş işten geçtikten sonra; eyvah ben ne yaptım, cahil diye küçümsediğim anne babamın, büyüklerimin dediklerine uysaydım bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti, dediler. Fakat giden geri gelmiyordu. Fakat işin güzel tarafı bazılarının bunu itiraf edebilmeleriydi. Bu itiraf hiç olmazsa, kendilerinden sonra gelen gençlere ibret olur da onlar bu bataklıklara saplanmazlar. Bu ibretli itiraflardan birini sunmak istiyorum sizlere. Bu, 19 yaşında satanizm batağına düşmüş, bu uğurda kız arkadaşını boğarak öldüren ve 36 yıla mahkum olan genç bir kız Gülşah'ın itirafı: "Arayış her ergenlik çağı gencinin sorunudur. Bulunduğunuz konum, içine girdiğiniz çevre, yaşadığınız hayat biçimi, bir şekilde sizi bir yerlere getiriyor. Ama siz o sırada bunun farkında olamıyorsunuz. Ve iş işten geçtikten sonra 'Ben bu duruma nasıl geldim?' diyorsunuz. Sonuçta bulunduğumuz ülke şartları içinde milyonlarca Gülşah var. Ben bunlardan sadece biriyim. Dışarıda bu tuzaklardan kurtulmayı bekleyen milyonlarca genç var. Dışarıda uyuşturucu var, kötü amaçlar var, gençleri bunlara tutsak etmek isteyenler var... Hepsi birer tuzak tabii ki. Dolayısıyla, hayatı tanımaya çalışan gençlerin bu tür şeylerden etkilenmeleri de kaçınılmaz oluyor... Bir tabak kırmıyor, bir çatal kaybetmiyorsunuz ki! Kıydığınız bir hayat, bir insan, bir can... Peki ne oldu da canavarlaştı, bir zamanlar anne ve babalarının kötülüklerden koruması için Allah'a yalvardığı bu çocuklar? İşte bu söyleşim, bu sorulara cevap arayabilmek, yavruları için kaygılanan anne ve babalara 'bir şeyler' anlatabilmek için yapıldı. O 'bir şeyler' ki, eksikliği çocuklarımızı akıl almaz serüvenlere, trajedilere sürükleyebiliyor. Ya onun, ya da onunla birlikte ceza evinde tek başıma kalınca kendimle hesaplaşmaya, çeki düzen vermeye başladım... Her şeyi bu duruma getiren yine insanın kendisi. Suçu başkalarında arayacağınıza kendinizde aramanız gerekiyor. Etrafımda hiç mi iyi örnekler yoktu? Niye iyileri örnek alamadım? Neden böyle oldu, ben niçin bu duruma geldim?. İçimde çok büyük pişmanlık var. Bir yanda da haksız yere ölmüş bir insan var. Amaçsız ve adice... Acım çok fazla benim. Ömür boyu hapis cezası alsam bile, onun yanında hiçbir şey ifade etmiyor. O da bir genç kızdı. Onun da duyguları, ailesi, ulaşmak istediği hedefleri vardı. Bunlara saçma sapan bir şey uğruna engel olundu. Acım bu nedenle çok büyük ve hiç bitmeyecek... Kişilik arayışları gençleri mutlaka bir şeylere özendirir. Gençseniz kendinize dikkat edin. Toplumda sizin zayıflıklarınızı kullanarak kötüye yönlendirebilecek çok fazla kötü var. Onlardan geri tutsunlar kendilerini. Gençliğe bunu söylemek istiyorum." (Hürriyet, 22.2.2005) Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29