Allah adamları, düşmanları ve çekemeyenleri çoğaldığı zaman, Allah'a daha çok şükür ve istigfar ederlerdi. Başkalarının çekememezlik gösterdiği bir nimeti kendilerine ihsan ettiğinden dolayı Allah'a şükrederlerdi. Sonra çok istigfar etmeleri ise, başkalarının çekememezlik günahına düşmesine kendilerinin ve kendilerine verilen nimetlerin sebeb olması bakımından idi. Onların bu istigfarı, kendilerine verilen nimetler vesilesiyle sadece onların vera' ve takvasından ibarettir. Yoksa o nimetlerin onlara gelmesi ve bu yüzden başkalarının çekememezlik illetine düşmesi, onların elinde olan bir şey değildir. Bu nevi istigfarlara "İslâm büyüklerinin istigfarı" denilir. Onların ayrıca, kendilerine hased ederek din ve ahlâkını bozmak isteyenlere acımaları ve onlar için de istigfarda bulunmaları da böyledir. Yani onların kemâl mertebedeki vera' ve takvalarındandır. Onlar bu gibi ahvâlde, şu meâlde duâ ve istigfar ederler: "Allâhım, bize hased edenleri de bağışla! Zira onlar, gönüllerinin darlığı sebebiyle kendilerine verilmemiş olan nimetleri başkalarında görmeye tahammül edemiyorlar. Eğer onların nefsi bunları hazmedebilseydi, hakkımızda çekememezlik etmezlerdi!" İmam-ı Şarani hazretleri buyurdu ki: Zamanımızda bu ahlâkına sahib olanlar iyice azalmıştır. Şimdikilerin çoğu, kendilerine hased edenlerin başına her türlü kötülüğün gelmesini temenni ediyorlar! Beddua ediyorlar. Halbuki lanet etmek, beddua etmek iyi değildir. Çünkü hadis-i şerifte, "Bir kimse lanet edince, lanet edilen buna müstahak değilse, kendine döner" buyurulmuştur. İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu kötü ahlakından dolayı şikayet edene, "Çocuğa beddua ettin mi?" dedi. O da, evet deyince, "Çocuğun ahlakını sen bozdun" buyurdu. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "Kendinize, malınıza ve çoluk çocuğunuza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur." (Haksız olarak yapılan beddualar kabul olmaz.) Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr