İslamı günümüze taşıyan değerler

A -
A +

Vatikan ve diğer Hıristiyan âleminin geçmişten ders aldığı anlaşılıyor. Bunun için Haçlı Seferleri gibi kaba kuvvetle yapılan saldırılardan bir netice alamayınca, İslamı dışarıdan değil içeriden yıkmaya yöneldiler. Yaptıkları çalışmalarla gördüler ki, İslamı ayakta tutan ve günümüze taşıyan Müslümanlardaki, hubb-i fillah-buğd-ı fillah ve Emri maruf inancıdır. Yani, Allah dostlarını Allah için sevmek, Allahın düşmanlarını, (dinimize göre, Müslüman olmayan herkes Allahın düşmanıdır) Yahudileri, Hıristiyanları sevmemektir. (Tabii ki sevip sevmemek kalb işidir. Onlara fiili düşmanlık, saldırı değildir.) Bugün bu iki kavrama değinmek, dinimizdeki yerini, önemini bildirmek istiyorum. Hubb-i fillah-buğd-ı fillah, imanın esasıdır. İmanın altı şartının geçerli olup olmaması bu esasa bağlıdır. Eğer bir müslümanda bunlar yoksa, inancının, ibadetinin bir kıymeti yoktur. Hadis-i şeriflerde bunların önemi şöyle bildirilmektedir: "İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah, buğd-ı fillahtır." (Ebu Davüd). "İmanın temeli Mümini sevmek ve kâfiri sevmemektir." (İmamı Ahmed). "İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğzdur." (Taberânî) "Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur" (Taberânî) Kur'an-ı kerimde de bu hususta şöyle buyurulmaktadır: "Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, (İslâma olan düşmanlıklarında) birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan olur. Allahü teâlâ, (kâfirleri dost edinip, kendine) zulmedenlere hidayet etmez." (Maide 51) "Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah'ın dostluğunu bırakmış olurlar." (Ali İmran 28) "Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Resûlüne düşman olanları sevmezler." (Mücadele-22) Emr-i ma'rûf ve Nehy-i anilmünkere gelince; İslâmiyette, iyilikleri yayıp, kötülüklere mani olmanın önemi büyüktür. İslâmiyeti ayakta tutan ve günümüze taşıyan da budur. Din-i islâmın temeli, imânı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslâmiyet yıkılır, yok olur. Allahü teâlâ, müslümânlara "Emr-i ma'rûf" yapmağı emirediyor. Yani, benim emirlerimi bildiriniz, öğretiniz diyor ve "Nehy-i anilmünker"i emrediyor. Yani, yasak ettiğim haramları bildiriniz ve yapılmasına râzı olmayınız, diyor. Kur'an-ı kerimde bunun önemi şöyle bildiriliyor: "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu." (Ali imran-110) "Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir." (Lokman-17) Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyuruyor ki. "Emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunmayanlar bizden değildir." (Tirmizî) "Birbirinize müslümânlığı öğretiniz. Emr-i ma'rûfu bırakır iseniz, Allahü teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve duâlarınızı kabûl etmez." (Bezzar) Vatikan bunların önemini bildiği için üzerinde çok duruyor. "Diyalog-Hoşgörü" vasıtasıyla, İslamı günümüze taşıyan bu değerleri yok etmek istiyor. İnsan kendi dinini niçin yaymaya çalışır? Kendi dininin doğru, diğerlerinin yanlış olduğuna inandığı için. Diğer dinler de doğru kabul edilirse, o zaman niçin kendi dinini yaymaya çalışsın ki! Vatikan'ın gayesi de bu. Zamanla İslamı unutturup yok etmek!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.