İsmail aleyhisselâm Hazreti İbrahim'in büyük oğlu olup, Muhammed aleyhisselâmın dedelerindendir. İsmail aleyhisselâm aralarında yaşamakta olduğu, Yemen'den gelip Mekke'ye yerleşen Cürhüm kabilesine peygamber olarak gönderildi ve kendisine başka kitap ve din verilmedi. Babası İbrahim aleyhisselâmın dininin hükümleri ile amel ederek, bunu insanlara tebliğ etmesi emredildi. İsmail aleyhisselâmın dini, İslâmiyete kadar devam etti. Cürhümîlerden iki defa evlendi. Arapça'yı onlardan daha fasih konuştu. Hazreti İsmail'in, Cürhümî kabilesi reisinin kızı olan, ikinci olarak nikâhladığı Hâle adındaki mübarek hatundan, kızları ve oğulları oldu. Muhammed aleyhisselâmın nuru da bu mübarek hatunun oğullarından olan Kaydar'a intikal etti. Böylece onun soyundan gelen iman sahibi kimseler, Resûlullah efendimizin nurunu taşımakla şereflendiler. Nitekim, hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Allahü teâlâ, Âdemoğullarından İsmail'i seçti. İsmail'in evlâdından Benî Kinâne'yi seçti. Benî Kinâne'den Kureyş'i seçti ve ayırdı. Kureyş'ten Benî Hâşim'i seçti. Benî Hâşim'den de beni seçti ve ayırdı." İsmail aleyhisselâm, vefatına yakın, kardeşi Hazreti İshak'ı yanına davet edip, kızını Hazreti İshak'ın oğlu Iys'e nikâhladı ve bazı vasiyetlerde bulundu. Mekke'de 133 veya 137 yaşlarında iken vefat edince, Mescid-i Haram'da Kâbe-i muazzamanın kuzey duvarı önünde bulunan ve annesi Hazreti Hacer'in de yattığı Hatim denilen yere defnedildi. Abdullah bin Abbas hazretlerinin bildirdiğine göre; İsmail aleyhisselâmla Resûlullah efendimizin yirmi birinci babası olan Adnan arasında otuz baba vardır. Adnan'la Hazreti İsmail arasındaki babaların isimleri kesin olarak belli değildir. Adnan'dan başlayarak, Resûlullahın mübarek babaları olan Abdullah'a kadar, yirmi mübarek zatın isimleri ihtilâfsız olarak bildirilmiştir. Hazreti İsmail'den Muhammed aleyhisselâma kadar Resûlullahın bütün babaları İbrahim aleyhisselâmın dininde, Müslüman olup, bu dine göre ibâdet ederlerdi. Resûlullahın dedelerinden birinin iki oğlu olsa, yahut bir kabile iki kola ayrılsa, Hâtem-ül-enbiyâ'nın soyu, en şerefli ve en hayırlı olan tarafta bulunur ve her asırda, Onun dedesi olan zat, yüzündeki nurdan belli olurdu. Bu nur, Peygamberimizin Âdem aleyhisselâma emanet edilen mübarek nuru olup, Hazreti İsmail'e de babasından intikal etmişti ve alnında sabah yıldızı gibi parlardı. Neticede bundan da evlâtlarına geçerek, Resûlullaha kadar geldi.