Dün, ilk defa Eski Yunanlılarda başlatılan ve tanrıları "Zeus" için yapılan dini merasimin bir parçası sayılan Olimpiyat oyunlarında yapılan fuhuştan, ahlâksızlıklardan bahsetmiştik. Başlangıcı sahte bir tanrıya dayanan bir organizasyondan başka ne beklenir! Batı'nın, Hıristiyan âleminin ahlâksızlığı sadece bu Olimpiyat Oyunları ile sınırlı değil tabii ki. Her türlü kültürel, sportif faaliyetlerde bu tür ahlâksızlık organizasyonun bir parçası haline gelmiş. Kültürel, sportif, ticari... her yerde kadın istismarı var. Ahlâksızlık, fuhuş, her türlü sapıklık Batı medeniyetinin bir parçası haline geldi. Gittikleri her yere de bu ahlâksızlığı götürüyorlar. İsa aleyhisselamın buyurduğu gibi, "İnsan kendinde olandan verir." Mesela Balkanlara girdikten sonra, fuhuş dev boyutlara ulaştı. Artık 11 yaşındaki kız çocukları bile fuhuş ağının içinde. Fuhşa talep ise Birleşmiş Milletler ve NATO'nun Kosova'da görev yapan kırkbin kişilik uluslararası barış gücünden geliyor. Sözde halkın özgürlüğü için gidenler, onları fuhşun kölesi yapıyorlar. Uluslararası Af Örgütü raporuna göre, yüzlerce kadın bölgede, fuhşu örgütleyen çeteler tarafından oradan oraya götürülüyor ve esir muamelesi görüyorlar. Af Örgütü, Kosova'daki uluslararası güçleri bu kadınların insan haklarını korumamakla ve birçok olayda bizzat fuhşun içinde yer almakla suçluyor... Doğu Avrupa ülkelerinden getirilen yaklaşık 500 bin kadını fuhşa zorlayan şebekelerin toplam geliri her yıl yaklaşık 15 milyar Euro'yu buluyor. Avrupa'da aile hayatı artık bitti. Cinsî hayattaki sapıklık hayvanlarda bile yok. Yapılan araştırmaya göre, Hollanda'da birlikte yaşayan çiftlerin yaklaşık yarısının, partnerleriyle akit yaparak aynı evde oturdukları tespit edildi. Bu oran, çiftlerin yaş grubu yükseldikçe daha da artış gösteriyor. Merkezi İstatistik Bürosu'nca yapılan kayıt taramasına göre, Ocak 2003 itibariyle evlenmeden birlikte yaşayan eşlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Büroya göre, gençler arasında birlikte yaşama oranı daha ileri yaş gruplarından yüksek olmasına karşın, bu grup içerisinde, eşiyle birliktelik belge imzalayanların oranı oldukça düşük bir düzeyde kalıyor. Gençlerin evlenmemesi, aile hayatının yok edilmesi için ellerinden geleni yaptıkları gibi şimdi de, zar zor devam ettirilen az sayıdaki evlilikleri yıkmak için yeni bir oyun sergileniyor. Almanya'da başlatılan 10 günlük misafir uygulamasına göre; bir ailenin kadını, başka bir aileye 10 günlüğüne misafir gidiyor. O ailenin kadını da, karşı aileye gidiyor. Bu şekilde giden kadınlar, 10 günlük süre zarfında, gittikleri evdeki çocuklara annelik, babalarına da eşlik yapıyorlar. Bu oyunu en iyi şekilde oynayan, gittikleri evde en iyi şekilde uyum sağlayan kadınlara da yarışmalarla ödül veriliyor. Bu, fuhşun girmediği az sayıdaki aileyi de pisliğe bulaştırmaktır. Bu rezaletler şeytanın bile aklına gelmez. Bunlar şeytana bile parmak ısırtıyorlar. Osmanlı, Balkanlar'da, Irak'ta... asırlarca hüküm sürdü. Hiçbir Türk askerinin bırakın tecavüzü; kadına kıza yan gözle bile bakmadığını kendi tarihçileri söylüyor. İşte aradaki fark bu. Onların gayeleri gittikleri yerleri maddi manevi sömürmek. Osmanlı ise almak için değil vermek için gidiyordu. Kendi isteği ile Müslüman olanlara dünya ve ahiret saadeti sunuyor. Müslüman olmayanlara da, dünya rahatlığı... Osmanlı ister Müslüman olsun isten gayri müslim, herkesi önce insan olarak görüyordu. Bir insana nasıl muamele yapılacaksa öyle davranıyordu. Gittiği ülkedeki insanın, malını, canını, namusunu korumak onun birinci vazifesi idi. Çünkü mensubu olduğu İslamiyet böyle emrediyordu. İnsanı insan yapan hak dindir. Bu yoksa insan azgınlaşır, canavarlaşır. Yapamayacağı bir şey olmaz.