"İtâatte hırsını artırsın!"

A -
A +

Mübârek bir cuma günü sevgili Peygamberimiz, mescidde hutbeye çıktılar. Hazret-i Abdullah da telâşla, cumaya yetişmeye çalışıyordu. Henüz epeyce ilerde, "Beni Ganm"de bulunuyordu. Tam o sırada, Peygamber efendimizin, "Oturun!" buyurduklarını işitti. Derhal bulunduğu yere oturdu. İki Cihân Güneşi'nin hutbeleri bitinceye kadar da, yerinden kalkmadı... Bu hâli gören Müslümanlar, durumu Peygamber efendimize arz ettiler: "Yâ Resûlallah!.. Revâha oğlunun, nerede oturduğunu görüyor musunuz?" Sevgili Peygamberimiz o tarafa doğru baktılar. Çünkü sizin "oturun" emrinizi, orada duydu ve hemen oturdu!.. dediler. Peygamber efendimiz bu hareketten çok hoşlanıp, hazret-i Abdullah'a, "Cenâbı Hak senin, yüce Allaha ve Resûlüne olan itâatte hırsını artırsın" diye dua buyurdu. Hazret-i Abdullah'ın şâirliği kadar, cengâverliği de (savaşçılığı) meşhurdu... Peygamber efendimizle birlikte, bütün savaşlara katıldı. Hepsinde büyük kahramanlık gösterdi. İşte bunlardan biri de Hicretin 8. yılındaki Mûte Gâzâsıdır. Resûlullah efendimiz, Bizans imparatoruna bağlı Busrâ emîrine de bir mektup yolladı. Fakat küstah emîr, aldığı İslâma dâvet mektubunu yırttı. Üstelik İslâm elçisini de, hâince şehîd etti. İşte bu alçaklığa üzülen Allahü teâlânın Resûlü, o zâlimler üzerine kuvvet göndermeye karar verdi. Hepsi de gönüllü olan 3.000 kişilik mücâhidler ordusu kısa zamanda hazırlandı. İki cihan sultânı Peygamber efendimiz, öğle namazını kıldırdıktan sonra, bu mübârek orduyu bizzat uğurlamaya çıktılar. Sancağı şerîflerini, hazret-i Zeyd'e teslim ettiler. Sonra da buyurdular ki: "Cihâd için hazırlanan bu ordunun başına Zeyd bin Hârise'yi kumandan ta'yin ettim. Şâyet Zeyd şehîd olursa, sancağı Ca'fer alsın... O da şehîd düşerse, Abdullah bin Revâha alsın... O da şehîd olursa sizler, istediğiniz birini "Kumandan" seçersiniz..." Herkes birbiriyle kucaklaşıyor, helâlleşiyordu... Bu sırada arkadaşları, hazret-i Abdullah'ın ağladığını fark ettiler: "Niçin ağlıyorsun, ey Revâha'nın Oğlu" diye sordular. Cevap verdi: "Vallahi, dünyâyı sevdiğim için ağlamıyorum. Sizlerden ayrılacağım için de değil. Peygamber efendimizden duyduğum, Allahın kelâmını hatırladım: "... İçinizden hiçbiriniz hâriç olmamak üzere hepiniz, Cehenneme varacaksınız..." deniyordu. İşte oraya cehenneme vardığım zaman, hâlim ne olacak diye ağlıyorum... dedi. Aradaşları, O'nu tesellî ettiler. Cehennem sıcaklığının salihler için farklı olacağını, Cehennem ateşini hissetmeyeceğini bildirdiler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.