İyi yola yönelenin hali

A -
A +

Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri anlatır. Resûlullahtan işittim. Buyurdu ki: Sizden evvelkiler içinde bir adam vardı. Doksandokuz kişiyi öldürmüştü. Sonra, "Dünyanın en büyük âlimi kimdir?" diye soruşturdu. Ona bir râhib gösterildi. Bunun üzerine râhibin yanına gitti. "Doksandokuz adam öldürdüm, tövbe etsem kabûl olur mu?" diye sordu. Râhib, "Tövben kabûl olunmaz" dedi. Bunun üzerine o adam, râhibi de öldürdü. Onunla yüzü doldurdu. Sonra yeryüzü halkının en büyük âlimini sorup araştırdı. Ona, âlim bir kimseyi tavsiye ettiler. Âlime, "Yüz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabûl olur mu?" diye sordu. Âlim dedi ki: - Evet, senin tövbe etmene kim engel olabilir? Filân yere git, orada Allahü teâlâya ibâdetle meşgul olan insanlar vardır. Onlarla beraber Allahü teâlâya ibâdet et. Memleketine dönme! Zîrâ orası fenâ bir yerdir. Bunun üzerine tövbe eden adam yola çıktı. Yarı yola vardığında öldü. Rahmet melekleri ile azâb melekleri bu adamı almak için geldiler. Fakat anlaşamadılar. Bu sırada insan kıyâfetinde bir melek bunların yanına geldi. Bunlara dedi ki: "İki taraftaki mesâfeyi mukâyese ediniz! Hangi tarafa daha yakın ise adam o tarafındır." Mesâfeyi ölçtüler. Adamı varacağı yere daha yakın buldular. Bundan dolayı onu rahmet melekleri aldılar... Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri Resulullah efendimizin vasıflarından bazıları şöyle bildirdi: Resûlullah efendimiz hayvana ot verirdi. Evini süpürürdü. Ayakkabısının söküğünü dikerdi. Çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yemek yerdi. Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan öteberi alıp torba içinde eve getirirdi. Fakîrle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selâm verirdi. Bunlarla müsâfeha etmek için, mübârek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağrılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafîf, aşağı görmezdi. Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever idi. Herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü. Fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi. Fakat, alçak tabî'atli değildi. Heybetli idi. Ya'nî saygı ve korku hâsıl ederdi. Fakat, kaba değildi. Nâzik idi. Cömert idi. Fakat, isrâf etmez, faydasız yere bir şey vermezdi. Herkese acır idi. Mübârek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.