Bedir savaşından sonra Mekkeli müşriklerin ölüleri hakkında ağıtlar, şiirler söyleyerek müşrikleri kışkırtan, Peygamberimize ve Müslümanlara dil uzatarak fitne çıkartan, hattâ Peygamberimize suikast tertiplemeye kalkışan Kâ'b bin Eşref adlı bir Yahûdî zengini vardı. Peygamber efendimiz Eshâbına sordu: - Kâ'b bin Eşref'i kim öldürür? Muhammed bin Mesleme dedi ki: - Yâ Resûlallah! Ben onu senin için öldürür, onun sesini kısarım. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: - Gücün yeterse bu işi yap! Bunun üzerine Muhammed bin Mesleme, evine döndü. Sonra Ebû Nâile, Abbâd bin Bişr, Hâris bin Evs, Ebû Abs ve İbni Cerîr'in yanına gidip, mes'eleyi onlara açtı. Hepsi uygun görerek, "Beraber öldürürüz" dediler. Bundan sonra, birlikte Peygamber efendimize gelerek dediler ki: - Yâ Resûlallah! İzin buyurursanız, biz Kâ'b ile konuşurken, sizinle ilgili olarak onun hoşuna gidecek ba'zı sözler söylemeliyiz. Peygamber efendimiz, onlara buyurdu ki: - Bu husûsta istediğinizi söylemeniz size helâldir. Muhammed bin Mesleme ve arkadaşları, aralarında istişâre yapıp bir plân hazırladılar. Bundan sonra Muhammed bin Mesleme, Kâ'b bin Eşref'in yanına giderek dedi ki: - Şu Muhammed, bizden sadaka istedi. Bize çok vergi yükledi. Onun için senden ödünç bir şey almak için geldim. - O sizi daha da bıktıracak. - İşte ona bir defa uymuş bulunduk. Ona tâbi olmakta devam edeceğiz. Bakalım sonu ne olacak? Şimdi sen bize biraz ödünç hurma ver. - Evet vereyim, fakat bana bir şeyi rehin vermelisiniz. Kadınlarınızı rehin isterim! - Kadınlarımızı sana nasıl rehin verebiliriz? - O zaman oğullarınızı rehin verin! - Onları da rehin veremeyiz. Sana silâhımızı ve zırhımızı rehin verebiliriz. Kâ'b bu teklifi kabûl etti. Onu böylece tuzağa düşürdüler. Artık onu öldürmeleri kolaylaşmıştı.