Dün de bahsettiğimiz gibi, ailede huzurun sağlanması; aile fertlerinin görevlerini eksiksiz yerine getirmelerine, kendi sınırlarını aşmamalarına bağlıdır. Bunun sağlanmasında, evde kadın büyük rol sahibidir; iyi yönde rol alırsa kendisi de ailesi de kazanır. Her şeyden önce kadın bu önemli rolünü hakkıyla yerine getirebilmek için evde olmak zorundadır. Örneğin çocuklar günün yarısından fazlasında başkasının elinde ise çocuğun eğitiminde ve sevgisinde eksiklik var demektir. Son yıllarda, küçük yaştaki çocukların dengesiz davranışları, silahla birbirlerini taramaları üzerine kendisini suçlayan basına ABD'li silah tüccarının söylediği şu sözler üzerinde düşünmeye değer: "Esas suçlu, kadını evden uzaklaştırıp, çocukları şunun bunun eline bırakan zihniyettir, anlayıştır." Çocuk anne şefkati, merhameti görmeyince, toplumu düşman görüyor, intikam alma hissi ile büyüyor. RESULULLAHIN GÖREV TAKSİMİ Dinimiz ailenin huzuru, sağlamlığı için kadının evde bulunmasına önem vermiştir. Nitekim Resul-ü Ekrem efendimiz, Hazret-i Ali ile Hazret-i Fatıma'nın evliliklerinde "görev taksimi" yapmıştır. Dışarı işlerini Hazret-i Ali'ye dahili işleri de Hazret-i Fatıma'ya vermişti. Hazreti Fatıma, yemek pişirir, çamaşır yıkar, el değirmeninde un yapar, ekmek pişirir ve benzeri ev işlerini bizzat kendisi yapardı. Dinimiz bazılarının beğenmediği, burun kıvırdığı ev işlerini, dikiş, nakış, örgü gibi işleri ibadet kabul etmiştir. Resulullah Efendimiz kızı Hazreti Fatıma'ya bu konuda şöyle buyurmuştur: "Ya Fatıma, ne mutlu o kadına ki, kocası ondan razı olur. Allahü teâlânın farz kıldığını yapmaktan ve kocasına itaatten sonra kadınlar için, yün eğirmekten, iplik bükmekten üstün iş yoktur. Bir saat yün eğirmek, iplik bükmek veya dokumak, kadınlar için bir yıl ibâdet etmekten daha sevabdır. Dokudukları her iplik için amel defterlerine bir şehid sevabı yazılır." Dinimiz kadının namazını bile, gözden ırak tenha bir yerde kılmasını istemektedir: Hadis-i şerifte, "Kadınların, evinin en mahrem yerinde kıldığı namaz, salonda kıldığı namazdan efdaldir. Salonda kıldığı namaz ise, camide kıldığından efdaldir" buyuruldu. Kadın, ayıplanma korkusu ile kocasından gücünü aşan şeyler talep ederek onun helakine sebep olmamalıdır. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin başına, bir zaman gelecek ki, insanın helaki karısının, çocuklarının, anası ve babasının elinden olacak. Çünkü, bunlar onu fakirlikle ayıplarlar. Gücü yetmeyecek şeyleri teklif ederler. Teklif edilen şeyleri helal yoldan elde edemeyince, meşru olmayan kazanç yollarına tevessül eder. Bu yüzden helak olur." Kadının evinde kocasına karşı süslenmesi, güzel giyinmesi, bakımlı olması vaciptir. Resulullah Efendimiz, "İsrailoğullarının kadınları evlerinde süslenmedikleri için onların erkekleri zinaya düşmüştür" buyurmuştur. Maalesef birçok kadın, evde giyimine, kuşamına süsüne dikkat etmiyor. Evde rastgele pespaye bir şekilde giyiniyor. Sokağa çıkarken ise en yeni, en güzel, en şık elbisesini giyiyor. Halbuki bu haramdır. ŞEHİDLİK Mİ EŞİTLİK Mİ! Bir kadın Resulullah Efendimizin yanına gelerek sordu: "Ben kadınları temsilen geldim. Allah cihadı erkeklere farz kılmıştır. Savaştan sağ çıkarlarsa gazi, ölürlerse şehid oluyorlar. Biz kadınlar da onlara yardımcı oluyoruz. Bize bu konuda mükafat, bir bedel var mı?" Resulullah Efendimiz şöyle cevap verdi: "Karşılaştığın her kadına söyle: Kocaya itaat etmek, hakkını yerine getirmek onun yaptıklarının hepsine bedeldir. Ancak içinizde bunu yapanlar pek azdır." Biliyorum, birçok kimse, "ama zamanımızın şartları, erkeklerin durumları..." gibi mazeretler sıralayacaklardır. Cenab-ı Hakkın Kur'an-ı kerimde "Evleri huzur ve sükûn yeri yaptık" buyurmaktadır. Bunun şartlarını da bildirmiş. Her olumsuzluğun bir çaresi vardır. Hiçbir mazeret bu ilahi hükmü değiştiremez; değiştirirse dünya ve ahirette bunun bedelini ödemeye hazır olacak! "Bana şehidlik değil, eşitlik lazım" diyene ne denir!..