Güzel ahlâklı, iyi bir insan olabilmek için kalbi ve ruhu tanımaya ve kalb ve ruh temizliğine ihtiyaç vardır. Kalb ve ruhu anlayabilmek için bunların irtibatı olan bedenin maddi yönünü de tanımak gerekir. Maddi beden elementlerden, atomlardan meydana gelmiştir. Her atomu, bir mikro-dinamo gibi, büyük bir enerji deposu yapmışdır. Atomların birbirleri ile birleşmesinden molekülleri veya iyon şebekelerini, böylece organik ve anorganik cisimleri ve hücreleri, çeşitli dokuları ve sistemleri yaratmıştır. Bunların herbirinde, akıllara hayret veren, incelikler, kanunlar, düzenler vardır. Meselâ, ancak mikroskopla görülebilen bir hücre, çeşitli atölyeleri bulunan muazzam bir fabrika gibidir. İnsan aklı, bugüne kadar, bu fabrikanın ancak birkaç makinasını görebilmiştir. İnsandaki milyonlarca hücrenin çalışabilmesi, gerek insanda, gerekse dış âlemde binlerce, uygun şartların bulunmasına bağlıdır. Bu binlerle şart ve nizamdan biri bozulursa, insanın bedeni çalışamaz, durur. O büyük kâdir, âlim olan Allahü teâlâ, bu nihâyetsiz nizâmı yaratarak, beden makinesini otomatik olarak çalıştırmaktadır. Kalb ve rûh, bu makinenin elektrik kuvveti gibidir. Bir motorda ufak bir ârıza olunca, cereyan kesildiği gibi, insan vücûdunun iç ve dışındaki yapı ve düzenlerde hâsıl olacak bir ârıza da, kalbin ve rûhun bedenden ayrılmasına sebep olur ve insan ölür. Dünyada hiçbir makine, hiçbir motor nihayetsiz çalışamıyor. Aşınarak, yıpranarak, çürüğe ayrılıyor. Bu, bir umûmî kanûndur. Vücud makinesi de yıpranıyor, çürüyor. İnsan kabirde çürüyünce, hiçbir zerresi, hiçbir elementi yok olmuyor. Çürümek, bedeni meydana getiren organik moleküllerin anaerobik mikroplar ve toprak tesîri ile parçalanarak, karbon dioksit, amonyak, su gibi ufak moleküllere ve serbest azota kadar ayrılması demektir. Bugün ilim adamları, açık olarak görüyor ki, fennin ilerlemesi, fen bilgisindeki her ileri bir adım, Yaratıcının, âhiret hayatının varlığını ispat etmekte ve islâm dînini kuvvetlendirmekte, islâm düşmanlarının iftirâlarını çürütmekte, maddeye tapan ateistleri rezîl etmekte, yere sermektedir. Fakat ne yazık ki, fen adamı şekline giren, üniversitede okumuş, bazı din câhilleri, fende geri kalmayı bahane ederek, islâm düşmanlığı yapıyorlar.