Bir gün Resûlullah efendimiz, Eshabı ile mescidde otururken Cebrâil aleyhisse?lâm gelerek, Resûl-i Ekrem'e, Hz. Ebû Bekir' in bir saat ibâdeti yetmiş yıllık ibâdet yerini tutar, dedi. Resûl-i Ekrem, bir şey söy?lemeyip Hz. Bilâl'e, Ebû Bekir'i çağır?masını emir buyurdu. Hz. Ebû Bekir'e haber gidince, hemen yola çıktı. Resûlullah Hz. Ebû Bekir'i karşıdan görünce, karşıla?yıp, yanına oturttu. Evde ne yapıyordun diye sordu. Hz. Ebu Bekir şöyle cevap verdi: Hatırıma şu gelmişti: "Hak teâlâ Cenneti ve Cehennemi yarattı. Her ikisini de dolduracağını diledi (takdir etti). Hak teâlâdan, vücudumu Cehennemi doldu?racak kadar büyük yapmasını diledim. Böylece hem Hak teâlânın takdiri yerine gel?miş, hem de bütün insanlar Cehenneme girme korkusundan kurtulmuş olurlar cevabını verdi. Eshab-ı kirâm, Hz. Ebû Bekir'in bu yüksek arzulu duasını çok beğenip, O'na hayır dua ettiler. Resûl-i Ekrem bir gün de: "Bugün içi?nizde oruçlu olan var mıdır?" buyu?runca; Hz. Ebû Bekir, ben oruçluyum dedi. "İçinizde kim, bugün cenazede bulundu?" buyurdu. Hz. Ebû Bekir, ben bulundum dedi. Yine: "İçinizden kim, bugün bir fakire yemek verdi?" buyurdu. Hz. Ebû Bekir, ben verdim ceva?bını verdi. Sonra: "İçinizden kim, bugün hasta yokladı?" buyurdu. Hz. Ebû Bekir, ben yokladım dedi. Bunun üzerine Resûl-i ekrem, "Bu kadar hasletlerin bulunduğu kimse, muhakkak Cennete girer" buyurdu. Cennete girmekten mak?sat, kötü işlere yapılan cezayı görmeden, hesapsız Cennete girmektir, denilmiştir. Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerifte buyurdu ki: "Bize her nimet verene, iyilik edene mükâfatını verdik. Fakat Ebû Bekir'in iyiliğinin, ikramının karşılığını veremedik. O'na, Hak teâlâ hazretleri, kıyamette ikramda bulunacak, mükâfatını vere?cektir. Bana Ebû Bekir'in malının ver?diği fayda gibi hiç kimsenin malının faydası olmadı. Dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim. Fakat ben Hak teâ?lânın dostuyum." Hz. Ömer "Hz. Ebû Bekir, bizim Seyyidimiz, büyüğümüz, hayırlımızdır. Resûl-i Ekrem'e hepimizden çok sevgilidir" buyurmuştur. Hz. Ebû Bekir, Resûlullahın vefatından sonra, her geçen gün biraz daha zayıflı?yordu. Bir gün kızı Âişe-i Sıddıka hazretleri bu zayıflamanın sebebini sordu. Ceva?bında: "Beni, Muhammed aleyhisselâmın ayrılığı böyle zayıflattı" buyurdu.