Herkesin mizacında, emir verme, başkalarını kendine tabi kılma yani, emirlik, reislik, yöneticilik etme arzusu vardır. Mademki bu huy mizacımızda var, o zaman bunu hayırlı, faydalı bir şekilde yani sırf nefsi tatmin için değil, insanlara faydalı olma yolunda kullanmak gerekir. Bunun için de, yöneticiliğin ne olduğunu, başkalarına nasıl davranılacağını bilmemiz lazım. Bu konuda, birçok İslam büyüğünün nasihatleri olmuştur. Bunlardan biri de Seyyid Ahmed Rıfai hazretleridir. Abbasî halifesi Ebu Ahmed Müstencid Billah, Seyyid Ahmed Rıfaî hazretlerine mektup yazıp nasihat istedi. Seyyid Ahmed Rıfaî, mektubu okuduktan sonra buyurdu ki: - Ne diyeyim! Eğer nasihate gücüm yetmez desem, riya olur. Eğer gücüm yeter desem, hoş bir şey olmaz. Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm." NASİHATİN İKİ ŞARTI Sonra kâğıt istedi. Şöyle yazdırdı: "Peygamber efendimiz, (Din nasihattir, din nasihattir, din nasihattir) buyurdu. Eğer bu hadis-i şerif olmasaydı, sana bu nasihati yapmazdım. Çünkü, insanlara nasihat için iki şart lazımdır: 1- Nasihat edenin ihlaslı olması. 2- Amel etmek şartıyla, din kardeşinin yaptığı nasihati kabul etmesi. Ey müminlerin emîri! Resulullahın sünnetine tabi olmak suretiyle, Allahü teâlânın emirlerini nefsinde, ailende yaşar ve Allahın emirlerine saygı gösterirsen, insanlar da sana ve memurlarına saygı gösterirler. Ey müminlerin emîri! Müslümanların malını, canını ve memleketlerini muhafaza et! Her işinde Allahtan kork! Her hâlinde Resulullahın emrine uy! O zaman sen, Allahü teâlânın himayesinde, Resulullahın gölgesinde olur, sözü geçerli biri olursun. Allahü teâlânın meleklerden olan orduları ile, daima yardım olunursun. Ey müminlerin emîri! Bu dünyada, yiyecek, içecek ve giyecek şeylerden sana her gelene dikkat et! İnsanlara zulmetmekten sakın! Şeytan seni aldatıp zulme yönelttiği zaman, nefsine şöyle sor: 'Şayet zulmedilen, hapsedilen, kahredilen, iftira edilen sen olsaydın, kendin için sultandan ne isterdin?' Kendine nasıl muamele edilmesini istiyorsan, insanlara öyle muamele et! Çünkü sen böyle yaparsan, adaleti ve insanlığın icabını yerine getirmiş olursun. Şunu iyi bil ki, senin mülk ve devletin, Allahın mülküdür. Ey müminlerin emîri! Senin dünyada nasibin; seni gölgeleyecek miktarda gölge, seni örtecek kadar elbise, seni doyuracak kadar yiyecek, mallarından sana ait olan miktardır. Sen, Allahü teâlânın emirlerine riayet etmek suretiyle, Ona karşı olan edebi gözetirsen, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanlarına kavuşursun. Allahü teâlânın emrine uymaz, mahluklarına zarar verirsen, zalim olursun. HÜKÜMDARIN ORDUSU ADALETİDİR Ey müminlerin emîri! Şunu iyi bil ki, hükümdarların ordusu, adalettir. Bekçileri, yaptıkları işlerdir. Hâllerini bildiren defterleri ise, emri altında çalışanlar ve arkadaşlarıdır. Bu defterler, halkın gözü önündedir. Onun için bu defterleri ıslah et, muhafazasını sağlam yap, ordunu kuvvetlendir. Akıllı ve dindar kimselerle beraber ol! Katı kalbli, zalim ve dalalette olan kimselerden uzak dur! Çünkü böyle kimseler, senin düşmanlarındır. İşlerini, kadınların, gençlerin ve mürüvvetsiz kimselerin eline verip, onların oyuncağı hâline getirme! Çünkü onlar işleri karıştırır, kötü bir şekilde sonuçlanmasına sebep olurlar. Kızdığın zaman affa sarıl! Çünkü affetmek suretiyle yapacağın hata, ceza vermek suretiyle yapacağın hatadan daha iyidir. İşlerinde, dindar, hikmet ehli, din gayreti bulunan kimseleri seç! Onlar arasından da, tabiat bakımından güzel, akıl bakımından olgun, görüşü ve konuşması iyi, delili sağlam olanlarını seç! Dini en iyi bilen kimseleri seç! Adalet hususunda, iyi veya kötü, mümin veya kâfir, herkese eşit muamele et! Dinin ve âlimlerin hakkını gözet! Vefat edip Rabbine kavuştuğun zaman, akıbetinin iyi olmasına vesile olacak işleri yap!"