"Keşke bu kadar güzel olmasaydım!"

A -
A +

Sahip olunan, zekâ, zenginlik, şöhret, kadınlar için güzellik gibi bazı değerler, yerinde, zamanında, kontrollü bir şekilde kullanılmadığı takdirde insanın başına büyük sıkıntılar açabiliyor, hatta kişinin dünyasını karartabiliyor. Bu değerler, iki yüzü keskin bıçak gibidir. İyilikte kullanılırsa iyiliğe, kötülükte kullanılırsa kötülüğe sebep olurlar. Nitekim aklın kontrolünde olmayan, aklı tahakkümü altına alan nice üstün zekâlı kimseler, kendilerinin hatta ülkelerinin felaketine sebep olmuşlardır. Yine nice zengin kimseler, ihtiyaçsızlığın verdiği azgınlık ile içki, uyuşturucu ve fuhuş bataklığına saplanmıştır. Hatta çokları bu bataklıktan çıkamayarak hayatları intihar ile son bulmuştur. Bilhassa güzellik ve şöhret gibi özellikler, art niyetliler tarafından istismar edildiği için kadınların başına büyük belalar açmıştır. Sanatçıların renkli hayatı, genç kızlarımızın rüyalarını süslemiş, onlar gibi olma arzusunu kamçılamıştır. Genç kızlarımızın güzellikleri bu arzularına kavuşmada onlara cesaret vermiştir. Aile hayatı özlemi Halbuki şöhret sahibi bu sanatçıların, bir görünen yüzleri vardır bir de görünmeyen. Büyük çoğunluğu neşeli, huzurlu görünmesine rağmen içleri kan ağlamaktadır. Aile hayatları yoktur. Çocuk ve sıcak huzurlu aile hayatı özlemi içinde kıvranırlar. Her zaman, bunalımda ve depresyondadırlar. Bu bunalımlarını içki, uyuşturucu ve ilaçlarla atlatmaya çalışırlar. Susamış kimselerin tuzlu deniz suyu ile susuzluklarını gidermeye çalışmaları gibi, bunalımları daha da artar. Bir müddet sonra güzellikleri kalmayınca, yıllarca kendisinden nemalanan çevresindeki şakşakçıları bunu bir bir terk ederler. Tek başına çaresiz, sefil bir hale düşerler. Gazetelerde bu hale düşmüş pek çok sanatçının içler acısı halini görüyoruz. Bunlardan bazıları, başkalarına ibret olsun diye, pişmanlıklarını, geçmişte yapmış oldukları hataları, yanlışlarını dile getiriyorlar. İşte size yıllarca istismar edip işleri bittikten sonra bir kenara attıkları bir kadının hazin itirafı: "Yıllar önce, eğlence dünyasında en beğenilen sahne sanatçısıydım. Cazibem herkesi büyülerdi. Benim şarkı söylediğim gazinoya girebilmek bir ayrıcalıktı. O şöhretli günlerin bir gün biteceğini, yaşlanacağımı, hayranlarımın beni terk edip de tek başıma Galata'daki şu döküntü evde bir kediyle baş başa kalacağımı hayal bile edemezdim. Herkesin bana hayran olduğu o günlerde azıcık bir tebessümle baktığım erkekler, dünyanın en şanslı erkeği sayarlardı kendilerini. Şimdi keşke diyorum, ailemin ikazlarını dinleseydim. Keşke bu kadar güzel bir kız olmasaydım. Vasati bir fiziki görüntü yeterdi mutlu bir yuva kurmam için. Eğer yeniden dünyaya gelecek olsam, sadece beni seven tek erkeğin dikkatini çekmeyi kafi bulur, başka hiçbir erkeğin sevgisine ihtiyaç duymazdım. Beni şımartarak, söz dinlemez hale getiren o güzellik, şimdi beni nasıl bir sonuca getirdi; işte perişan akıbetimi siz de görüyorsunuz. Evlenemedim, çocuklarım, kocam olmadı. Âşık olanların hiçbiri gerçekte yuva kurmak niyetiyle değil, bir müddet eğlenmek kastıyla peşimde koşuyorlardı. Şimdi diyorum ki; keşke herkesin peşimde koştuğu o güzel kız olmasaydım. O günkü hayranlarım bugün adımı dahi unuttular. Neye yaradı benim güzelliğim, şöhretim? Ama artık çok geç Genç kızlarımıza tavsiyem şu: Şöhreti değil, mütevazı bir evliliği, sıcak aile yuvasını tercih etsinler. Şöhret, yağmurla akıp giden kirli boya gibidir. Bir müddet sonra yok olup gidiyor, insan içine düştüğü itibarsızlığıyla baş başa kalıyor. Namusunu kaybeden tövbe edip de eski haline tekrar dönüş yapsa bile kimse inanmıyor. Yakınları utancından bir daha kendisine sahip çıkamıyor. Herkes ona eski haliyle aşağılayarak bakmayı sürdürüyor. Eğer zamanında aile büyüklerimin ikazlarına uyarak şımarmayıp kendimi korusaydım, ehli namus biriyle mutlu bir yuva kurar, bana sahip çıkmaktan utanmayacak yakınlarımla şimdi ben de mutlu bir hayat yaşardım. Ama artık iş işten geçti. Şimdi tek faydam, benim bu sonumdan gençlerin ders almasıdır!.." (Huzurlu, mutlu bir aile için, nelere dikkat edilmesi gerektiği hususunda, "Huzurun kaynağı Aile" -Arı Sanat Yayınevi- kitabını önemle tavsiye derim.) Bütün çekilen bu sıkıntıların sebebi, insanın yaratılış gayesine uygun hareket etmemesidir. Kur'an-ı kerimde. "Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, onlar kendilerine zulmediyorlar. (Yani onları azaba, sürükleyen çirkin işleridir)" buyurulmaktadır. (Nahl 33) Cenab-ı Hak, insanı başıboş bırakmamış; dünya ve ahiret huzuru için yapılacak ve yapılmayacak hususları da bildirmiştir. Nitekim ayeti kerimede mealen "Sizi boş yere yarattığımızı, hakikaten huzurumuza getirmeyeceğimizi mi sandınız?" (Müminun 115) buyurulmuştur. Rahat ve huzur için, insanın sahip olduğu değerleri kullanmada akla; aklın da dine tâbi olması lazımdır. Bu zincir koptuğu takdirde, insanın dünyası da ahireti de kararır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.