Hazreti Ali Hazreti alışveriş için gittiğinde yolda borçlu birini görünce elindeki parayı ona verdi. Eve eli boş dönünce, hazreti Hasen ve Hüseyin'in ağladıklarını gördü. Mubârek gönüllerine üzüntü gelip, bu elem ile dışarı çıktı. Resûlullah Efendimizin huzurlarına varıp, cemâl-i şerîflerini müşâhede ederek, bu gamdan kurtulayım niyeti ile gitti. Zîrâ bir kimsenin yüzbin gamı olsa, Resûlullah Efendimizin mübârek cemâline nazar eylese, baksa, bütün gamı ve gussası gittikten başka, kalbine birçok sürûrlar ve safâlar hâsıl olurdu. Onun için Hazreti Ali, Sultânı kâinât Efendimizin huzuruna gitti. Biraz gittikten sonra, yolda bir kişiye rast geldi. Elinde bir besili deve tutar idi. Hazreti Alî'ye dedi ki: Ey yiğit, bu deveyi satarım, alır mısın? Hazreti Ali buyurdu ki: Hâzır akçem yoktur! O şahıs dedi ki: Sana veresiye veririm. Hazreti Ali dedi ki: Ne kadara verirsin. Dedi ki: Yüz akçeye veririm. Hazreti Ali dedi ki: Makbûlümdür; alırım. O da râzı olup; öyle olsun dedi. Deveyi Hazreti Alî'ye teslîm etti. Hazreti Ali, deveyi eline alıp, biraz gittikten sonra bir başka şahsa dahâ rast geldi. Dedi ki: Yâ Ali, bu deveyi satar mısın? Hazreti Ali; evet satarım dedi. O şahıs dedi ki: Üç yüz akçeye bana verir misin? Hemen vereyim, dedi. Deveyi o şahsa teslîm etti. O şahıs da üçyüz akçeyi Hazreti Alî'ye tamamen verip, deveyi alıp-gitti. Hazreti Ali de sevinip, doğru pazara gitti. Yiyecekler ve yemişler alıp, saadethânelerine vardı. Kapıyı açıp, içeri girdiğinde şehzâdeler sevinip, yemişi ve ni'metleri aldılar. Yemeğe başladılar. Hazreti Fâtıma-tüz-zehrâ, Hazreti Alî'ye; bu akçeyi nereden aldın, diye sordular. Hazreti Ali meydana gelen hâdiseyi anlattı. Ondan sonra yemeği yiyip, neş'elendiler. Sonra, Allahü teâlâya hamd ve senâ ve şükür ettiler. Hazreti Ali buyurdu ki: Yâ Hayrünnisâ! Şimdi ben, Resûlullah'ın meclisine gideyim. O sırada Sahâbe-i güzîn ile otururken buyurmuştu ki: "Varayım, Ali ile Fâtıma'yı göreyim."Saadet ile kalkıp, gelirken, Hazreti Ali ile karşılaşıp, tebessüm ederek, buyurdular ki: "Yâ Ali! Deveyi kimden satın aldın, kime sattın?" Hazreti Ali dedi ki: "Allahü teâlâ ve Resûlü bilir." Resûlullah buyurdu ki: "Yâ Ali! Sana deveyi satan Cebrâîl aleyhisselâm idi. Satın alan da İsrâfîl aleyhisselâm idi. O deve Cennet develerinden idi. Yâ Ali! Sen o Müslümanın sıkıntısını giderdiğin için, Allahü teâlâ dünyada yerine elli hasene verdi. Âhirette vereceğinin hesâbını Allahü teâlâdan gayri kimse bilmez..."