Kimse gözümüzün yaşına bakmaz!..

A -
A +

Dilimizde çok güzel deyimler vardır. Sayfalarca izah etmek isteseniz o bir cümlelik deyimin taşıdığı manayı veremezsiniz: "Hem şoför mahalli, hem yirmibeş kuruş!", "Ne kadar ekmek o kadar köfte", "Ayağını yorganına göre uzat!" gibi... Bu ve buna benzer sözlerle, herkesin haddini, yerini bilmesi; buna göre hareket etmesi öğütleniyor. Boş durulmaması, mutlaka çalışılması ve herkesin çalıştığının karşılığını alması, fazlasına göz dikmemesi tavsiye ediliyor. Dînimiz de, çalışmayı emretmekte; boş durmayı, kişinin dünyasına veya âhıretine faydası olmayan iş yapmayı yasaklamaktadır. Peygamberimiz bir gün Eshâbıyla beraber giderken, yol kenarında boş oturan bir kimsenin önünden, selâm vermeden geçti. Dönüşünde aynı kimseye, aynı yerde yine rastladılar. Bu defa ona selâm verdi. Bu olay Eshâbı kiramın dikkatini çekti. "Yâ Resûlallah! Giderken selâm vermediniz, şimdi selâm verdiniz. Bunun hikmeti nedir?" diye sordular. Peygamberimiz, "Giderken bomboş oturuyordu. Dönüşümüzde ise boş oturmuyordu. Bir meşguliyeti vardı. Onun için selâm verdim" buyurdu. Hz. Ömer, boş olarak oturan bir topluluk gördü ve kendilerine boş oturmalarının sebebini sordu. Onlar, "Bizler, Allaha tevekkül ediyoruz." dediler. Bunun üzerine onları azarladı: "Hayır, sizler tevekkül etmiyorsunuz, hazır yiyicilersiniz! Tevekkül eden bir kimse, tarlasını nadas edip, tohum atan ve gerisini Allah'tan bekleyendir. Siz, başkasının sırtından geçinmeye hevesli tufeyli gürûhusunuz! Dağılın karşımdan!" dedi. Boş durana "selâm bile vermeyen" bir Peygamberin ümmeti olarak; meşguliyeti olmadan oturanlara, "tufeyli gürûhu" diyen bir Sahâbînin yolunda olan bizlerin, bütün zamanlarımızı dînimizin emrettiği gibi değerlendirmemiz gerekmez mi? İnsanın, hem dünyada hem de âhirette rahat edebilmesi çok çalışmasına bağlıdır. Allahü teâlâ çalışmayı emrediyor. Çalışmamak, yan gelip yatmak dînin emrine uymamak olur. Çalışmak, aynı zamanda kul olmanın gereğidir. İnşirâh sûresinde, "İşlerin bittiği vakit, tekrar çalış ve yorul! Boş durma! Bir işi bitirince diğerine giriş! Her işinde ancak Rabbine sarıl, O'ndan iste!" buyurulmuştur. Dinimiz, Müslüman olsun veya olmasın herkese çalışmasının karşılığının verileceğini bildirmektedir. Avrupalılar, Amerikalılar, böyle çalıştıkları için, dünya nîmetlerine kavuşuyorlar. Ortaçağ'da, Müslümanlar, böyle çalıştıkları için, medeniyetin rehberi olmuşlardı. Osmanlıların son zamanlarında çalışma durdu, rehavet çöktü. Ve çöküş kaçınılmaz oldu. Herkes çalışmadan kazanmak isterse ne olur? Millet olarak, devlet olarak bugün içinde bulunduğumuz acınacak hale düşülür. Dış devletler kıs kıs güler, sizinle alay ederler. Dünyaya rezil olursunuz. Hiçbir konuda ciddiye alınmazsınız. Nitekim geçen hafta ünlü Fransız Liberation Gazetesi, ''Türk iflası'' manşetiyle çıktı, ''Türkiye nefesi bitmiş bir cumhuriyet. Otoriter model artık uymuyor'' diye yazdı. Sadece bu mu? Fransız basınının önemli gazetesi Le Figaro da birkaç gündür arka arkaya üç haberde Türkiye'deki sıkıntılara geniş yer verdi: Sıkıntının Türkiye'deki ekonomik krizin kurumların iflasından kaynaklandığını, ekonominin zayıflığının, tüm kurumlarda krize neden olduğunu, şubat ayından beri işten çıkarmalar ve iflasların katlanarak devam ettiğini yazdı. Peki devlet böyle de, fertler, şirketler bundan farklı mı? Ne gezer. Biz topyekun el birliği ile bu hale geldik. Bütün bunların sebebi, az kazanıp çok harcamak veya hiç kazanmadan çok harcamak. Yani israf, haksız kazanç. Tarih tekerrürden ibarettir. İbret alınmazsa, tarih olmuş batmış devletler, müesseseler safında yerimizi alırız. Kimse gözümüzün yaşına bakmaz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.