Yarın, Hanefi Mezhebi'nin kurucusu, İmam-ı azam Ebu Hanife hazretlerinin ölüm yıl dönümü. (699-767) Bu vesile ile bugün ve yarın tarihte ender rastlanan bu büyük İslam âliminden bir nebze bahsetmek istiyorum. Çok şey borçluyuz bu büyük zata. Bazıları unutturmak isteseler de, yeryüzündeki bütün Ehl-i sünnet Müslümanların bu büyük âlime şükran borçları vardır. Çünkü O, Müslümanları altından kalkamayacakları büyük bir yükten kurtarmıştır. İmam-ı azam hazretleri, fıkıh ilmini sistemleştirerek Müslümanlara büyük kolaylık sağladı. Fıkıh ilmi Peygamber efendimizden beri vardı. Ancak, İmâm-ı azam Ebû Hanîfe hazretleri fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdı ve usûller, metotlar koydu. İmâm-ı azam hazretleri, usûller, metotlar koyarken, hüküm bildirirken dört kaynağı esas alıyordu. Yâni, Kur'ân-ı kerîmde açıkça bildirilmiş ise, ona göre hüküm veriyordu. Açıkça bildirilmemiş ise, hadîs-i şerîflerde o husûs açıkça bildirilmiş midir buna bakıyordu. Burada da yoksa, bu konuda icma' yanî Eshâb-ı kirâmın söz birliği var mı buna bakıyordu. Burada da yoksa, kıyâs yapıyordu, ictihâd ediyordu. Bu herkesin yapabileceği kolay bir iş değildir. Eshab-ı kiramdan sonra gelen müctehidlerin en büyüğü, İmam-ı azam Ebu Hanife'dir. Bu büyük imam, her hareketinde, vera ve takva üzere idi. Her işinde Peygamberimize tam manası ile tâbi idi. Öyle yüksek bir dereceye ulaşmıştı ki, buraya kimse varamadı. Bugün bütün dünyada tatbik olunan ahkam-ı İslamiyyenin dörtte üçü, onundur. Kalan dörtte birinde de, ortaktır. İslamiyette ev sahibi, aile reisi odur. Bütün diğer müctehidler, onun çocukları gibidir. Hanefi mezhebi, Osmanlı devleti zamanında her yere yayıldı. Devletin resmi mezhebi gibi oldu. Bugün, dünya yüzünde bulunan Müslümanların yarıdan fazlası ve Ehl-i sünnetin pekçoğu, Hanefi mezhebine göre ibadet etmektedir. İmam-ı a'zamın takvada üzerine yoktu. Kufe şehrinin köylerini haydutlar basıp, koyunları kaçırmışlardı. Bu çalınan koyunlar şehirde kesilip, halka satılabilir düşüncesi ile, o günden itibaren, yedi sene, Kufe'de koyun eti alıp yemedi. Çünkü, bir koyunun, en çok yedi yıl yaşayacağını öğrenmişti. Haramdan bu derece korkar, her hareketinde İslamiyeti gözetirdi. İnsanlık dolayısı ile kulların hakkını gözetmekte kusur etmesinden korktuğu için, teklif edilen Temyiz Başkanlığını bile kabul etmedi. Bu yüzden şehid edildi. İmam-ı azam, Allahü teâlânın rızasından başka bir düşüncesi olmayan büyük bir âlimdi. Dinden soranlara İslamiyeti dosdoğru şekliyle bildirir, taviz vermez, bu yolda hiçbir şeyden çekinmezdi. Onun fetvalarına herhangi bir siyasi düşünce ve şahsi dostluk ve düşmanlık gibi unsurlar asla girmemiştir. Devlete karşı hiçbir zaman isyanda bulunmamış, yanlışları nasihat ederek, ikaz ederek düzeltme yolunu tercih etmiştir. Kendisinden sonra mensupları da böyle davranmışlar. Bunun için tarih boyunca Ehl-i sünnet inancında olanlar, hiçbir isyana, anarşiye karışmamışlar, devlet ile uyum içinde yaşamışlardır. Resulullah efendimiz, İmam-ı azamın geleceğini haber verdi. Hadis-i şerifte, "Âdem ve bütün Peygamberler "aleyhimüsselam", benimle öğündüğü gibi, ben de, ümmetim içinde, soyadı Ebu Hanife, ismi Nu'man olan bir kimse ile öğünürüm ki, ümmetimin ışığı olacakdır. Onları, yoldan çıkmaktan, cehalet karanlığına düşmekten koruyacaktır" buyurdu. (Mevduat-ülulum, Dürül muhtar, İbni Abidin) > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com