Bir gün, Dâvud aleyhisselâma bir kişi geldi. Başka bir şahsın, öküzünü zorla elinden alıp gasbettiğini söyledi. Onu dava etti. Dâvud aleyhisselâm, davalıyı huzuruna çağırttı. Davalı dedi ki: - Böyle bir işin aslı yoktur. Ben kimsenin öküzünü gasbetmedim. Davacı olan kişinin de hiçbir şahidi yoktu. Dâvud aleyhisselâm olayı araştırdı. Hiçbir delil bulamadı. Gece olunca bir rüya gördü. Rüyasında, Allahü teâlâ tarafından davalının öldürülmesi emredildi. Bu emir üç defa tekrarlandı. Hazreti Dâvud, ertesi sabah davalıyı huzuruna çağırttı. Allahü teâlânın emrini ona bildirdi. Adam şaşırdı ve karara itiraz etti. Delilsiz ve şahitsiz bir insanın öldürülemeyeceğini söyledi. Dâvud aleyhisselâm ise, kararın kesin olduğunu, çünkü Allahü teâlâdan vahiy aldığını açıkladı. Zira peygamberlerin rüyası vahiy idi. Kendisi için bir kurtuluş ümidi kalmadığını anlayan davalı, başka bir suçunu itiraf ederek dedi ki: - Ey Allahın peygamberi! Daha önce şu iddia sahibinin babasını öldürmüştüm. Ortada hiçbir şahit de yoktu. Benim öldürülmemi Allahü teâlâ bunun için emretmiştir. Bu itiraf üzerine, o kişiye kısas tatbik edildi. Bu hâdise, bütün İsrailoğulları üzerinde büyük bir tesir meydana getirdi. Bundan sonra hiç kimse Allahü teâlânın emirlerinin dışına çıkmaya cesaret edemedi. Çünkü onlar, ıssız yerlerde bile suç işleseler, Allahü teâlânın bildirmesi ile Dâvud aleyhisselâmın kendilerini yakalayacağı inancında idiler. Böylece, Dâvud aleyhisselâmın hükûmeti kuvvetlendi. Zamanın en kuvvetli devleti, Dâvud aleyhisselâmın devleti oldu. Başka bir zaman da Dâvud aleyhisselâma gelen iki davalıdan birisi gelip, "Kardeşimin doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tane. Böyle olduğu hâlde, kardeşim, benden bu bir koyunu da almak istiyor" dedi. Dâvud aleyhisselâm da, "Kardeşin senden o bir koyunu da almak istediği için sana zulmetmektedir" buyurdu. Bir müddet sonra, Dâvud aleyhisselâm, çok kısa bir sürede karar vermiş olduğunu fark etti. Hâlbuki öbür kişiye de bunun sebebini sorması gerekirdi. Çünkü, ikinci kişi de haklı olabilirdi. Bu tavrın, kadılık (hâkimlik) kanunlarına uygun olmadığını ve Rabbinin, adaleti icra ederken, kendisini imtihan etmiş olabileceğini düşündü. Bunun üzerine, Dâvud aleyhisselâm, Allahü teâlâdan af dileyerek, kendi kendine; bundan sonra hüküm verirken acele etmeyeceğine, karar verirken, delilleri ortaya koyacağına dair söz verdi. Bu hâdiseden sonra kırk gün kırk gece ağladı. Başını secdeden kaldırmadı. Gözlerinin yaşı secde yerini ıslattı. Sonra Allahü teâlâdan hitap gelip; "Affeyledim!" buyuruldu.