Şâkîk-i Belhî dedi ki: İslam bir ağaca benzer ki, ona dört şey lâzımdır. Kök, gövde, dal ve meyve. Hazreti Ebû Bekir İslam ağacının köküdür. Hazreti Ömer gövdesidir. Hazreti Osmân dalıdır. Hazreti Ali meyvesidir. Muhammed Efendimizin İsm-i şerîfi dört harftir. Mim; Resûlullah'ın Allahü teâlâya uygunluğudur. Ha, Resûlullah'ın Müslümanların işlerinde hasbiyetidir. Yani her ne işler ise, Allahü teâlânın rızâ-ı şerîfi idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Mim; akrâba ve ehline muhabbet ve muâşerettir. Dal; İslam dinine kâfirleri davettir. Muvâfakat, Ebû Bekir'in nasîbi oldu. Hasbet, Ömer'in nasîbi oldu. Muâşeret, Osman'ın nasîbi oldu. Davet Alî'nin nasîbi oldu. Hazreti Ebû Bekir seferde ve hazarda, cânını ve malını fedâ ederek mime muvâfakatı hıfz etti. Allahü teâlâdan bu hil'atı buldu ki, "Mağarada bulunan iki kişinin, ikincisi"diye anılmak şerefine mazhar oldu. Ve hazîre-i kuddüsde mucâverâtı Rabbil'âlemîni buldu. Hazreti Ömer âlemi ihtisâb kamçısı ile düzene soktu. Binlerce mescidlerin bağrında nûr saçan minberler tayîn etti. Hiç kimseden korkmadı. Bütün hâllerinde bağlılığını sâdece Allahü teâlâya hasretti. Muhammed sûresi 11'inci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Elbette Allah îmân edenlerin velîsidir" buyuruldu. Allahü teâlâ, hakkında böyle buyurdu. Hazreti Osmân muâşeret mimini seçti. Allahü teâlânden başka, bütün yaratıklardan alâkasını kesip, Rabbil'âlemînin hizmeti ile meşgûl oldu. Her gece iki rekatte bütün Kur'ân-ı kerîmi hatmetti. Dünya muhabbetini kalbinden dışarı attı. Nimet ve malını Resûlullah Efendimize ve Eshâb-ı güzîne harcetti. Meâl-i şerîfi "Dînî vazîfelerine devam eden, geceleri secdede ve kıyâmda geçiren..." olan Zümer sûresinin 9'uncu âyet-i kerîmedeki hitâba nâil oldu. Hazreti Ali halkı daveti seçti. Keskin kılıcı ile kâfirleri kahretti. Sabır ve sebâtından dolayı Cennet'e gitti. İnsan sûresi 12'nci âyetinde meâlen, "Sabırları sebebi ile, Onlara Cennet ve ipek elbise giymekle karşılık verir" buyuruldu ki, buradaki ihsânlara kavuştu. Resûlullah buyurdu ki: "Her kim Ebû Bekir'i severse, beni bulur. Her kim Ömer'i severse, beni görür. Her kim Osman'ı severse, o bana lâyıktır. Her kim Ali'yi severse benim meclisimde bulunur."