Hazreti Ömer bir gün, mübârek başını koyup, yatacaktı ki, tam o sırada bir köle, seslenip, dedi: Kalk, yâ Emîr-el mü'minîn. Önce bana insâf eyle. Rabbül âlemîn kıyâmet günü benim hakkımı senden alır. Hazreti Ömer acele kalkıp, onun sözü gönlüne fazla tesîr etti. Buyurdu ki: Ne iş yaparsın. Yardım edeyim. O köle dedi ki: Ben düşkün, hasta bir kişiyim. Elbisemi yıkayasın ve temizleyesin. O kendi esvâblarını çıkardı ve dedi; yâ Emîr-el mü'minîn! Sen esvâbını bana ver; giyineyim ki, çıplaklığa sabredemem. Hazreti Ömer esvâbını çıkarıp, ona verdi. Kendi beline bir peştamâl bağladı. Kölenin elbisesini yıkadı. Ondan özürler diledi. Yumuşak sözler ile helallik diledi. Köle dedi; yâ Emîr-el mü'minîn, eğer sana acımasam, helal etmezdim. Sen bilirsin ki, kıyâmet gününde, şarktan-garba Müslümanların çıplakları ve açları ve zayıflerı ve fakîrleri ve mübtelâları haklarından seni sual ederler. Allahü teâlâ bunların haklarından sana sual eder, sen ne cevap verirsin. Ömer çok ağladı. Yine köleden özürler diledi. Gönlünü hoş etti. Kendi elbisesini ona bağışladı. Ağlayarak geri döndü... Hazreti Ömer'in zamanında bir kervân, bir gece vaktinde Medîne-i münevvereye geldi. Kervândakilerin hiçbiri Müslüman değildi. Konakladıkları gibi hepsi uyudular. Zîrâ yorulmuşlardı. Develerini ve yüklerini himâyesiz koydular. Ömer bu hâlde onları uyumuş gördü. Düşündü ki; sakın olmaya ki, bunların mallarını çalarlar, ben mes'ûl olurum. Bu endîşe ile Abdürrahmân bin Avf'ın yanına vardı. Abdürrahmân bin Avf sordu; yâ Emîr-el mü'minîn! Bu vakitte ne iş için geldiniz. Buyurdu ki: Yâ Abdürrahmân! Bir kervâna uğradım. Konmuşlar ve hepsi uyumuşlar. Korktum ki, onların malları çalınır. Bana muvâfakat et, varalım, onları bekleyelim... İkisi varıp, beklediler. Sabah vakti oldu. Ömer; "Es-salât, es-salât", deyip, seslendi. Uyandılar. Emîr-ül mü'minîn dönüp, evine geldi. Kervân halkından bir kimse, Emîr-ül mü'minînin, arkasından gitti. Bu kimdir ki, bunları sabaha kadar bekledi. Onu başkalarından sual etti. Dediler, o emîr-ül mü'minîn Ömer hazretleridir. Yeryüzündeki insanların en iyisidir. O kişi de varıp, kervân halkına haber verdi ki, emîr-ül mü'minîn Ömer kendisi gelip, biz uyurken kervanımızı beklemiş. Dediler, onun gayri Müslimlere bile bu derece şefkat ve merhameti olduğuna göre, Müslümanlara ne derecede merhametlidir. Biz anladık ki, onun dîni hak dindir... Hepsi kalkıp, Hz. Ömer'in huzur-ı şerîflerine varıp, Müslüman oldular...