Korkunun ecele faydası yok

A -
A +

Dün değindiğim, Batı'nın tek yanlı, peşin hükümlü din taassubu ile aldıkları kararlardan sadece biz bahsetmiyoruz. Kendileri de bunu açıkça ifade ediyorlar. Nitekim, 1 Ağustos 2001 tarihli Alman Der Tagesspiegel gazetesi, "ortak düşman" İslam, söz konusu olunca, İnsan Hakları Mahkemesi'nin hukuku bir tarafa bırakıp, Hıristiyan taassubu ile siyasi bir karar verdiğini yazdı. Aslında Batı'nın bu akıl mantık dışı kararları ve uygulamaları sebebiyle, insanlık ve bilhassa aydınlar, hızla dinden uzaklaşmakta, dinsizlik cereyanı artmakta ve materyalizm gittikçe güçlenmekte neredeyse, maddeye tapılır hale gelmektedir. Bu, kendi kuyularını kazması olayıdır. Kendi sonlarını hızlandırmalarıdır. Olaya başka bir açıdan bakacak olursak; Avrupa'dan başlayarak dünyaya yayılan dinsizliğe gidiş aslında bozuk dinlerin ve sahte mâbutların yıkılması ve beşeriyetin yeni ve gerçek dini araması olarak da yorumlamak mümkün. Bugün, bozuk dinlerden uzaklaşan ve sahte mâbutları reddeden insanlar, gerçek din olan İslâmiyeti arayan kimseler olarak kabul edilebilir. İnsanlık, bozuk dinlerden ve sahte mâbutlardan kurtulmak istemekle, gerçek dine yani İslâm'a biraz daha yaklaşmış bulunmaktadır. Nitekim, Batılı pek çok ilim adamı İslâm'a ilgi duymakla kalmayıp İslâm ile şereflenmektedir. Batı Dünyası, 18. asırdan itibaren yavaş yavaş kiliseden uzaklaşmaya başladı. Çünkü, kendini, katı bir taassubun ve baskının paravanasında, asırlarca ayakta tutmasını beceren kilise, Ortadoğu'dan başlayarak ve dünyaya ışık saçarak yayılan Büyük İslâm Medeniyeti sayesinde uyanan aydın kafalara ve vicdanlara yetmiyordu. Kilise, dünyaya aydınlık saçan İslâm'ı önce ilgi ve endişe ile seyretti. Sonra, kendi karanlığını tehlikede görünce bu nuru söndürmeye çalıştı. Çırpındıkça batmaya başladı. Ancak, akıl almaz propagandalarla bütün Avrupa'yı İslâm'a ve İslâm Dünyası'na düşman etmeyi başardı. Avrupalı'nın şuur altına bir İslâm düşmanlığı sabit fikrini yerleştirdi. Kin ve intikâm duyguları üzerine oturtulan bu kompleks, maalesef, Avrupalı'yı İslâm'dan mahrum bıraktı. Bazı istisnalar hariç, Avrupa'lı entelektüeller, şimdi bile, İslâm'a kilisenin gözü ile bakmaktadırlar. Şimdi, bütün mesele, Avrupa'lı entelektüele aradığı mutluluğun İslâm'da olduğunu anlatmakta. Fakat bu çok zor. Çünkü, Batı, gerçek dinden habersiz. Hıristiyanlıktan uzaklaşmış, peygamberlerin yerine filozoflardan yardım ummakta. Aradığını bir türlü bulamadığı için de büyük boşluğa düşmüştür. Bu boşluğu doldurmak için de, kendini nefsanî bir hayata mahkûm etmiş. Bunun neticesinde de, herşeyi madde olarak görmekte adeta maddeye tapmakta. Batı'yı uyandırmamak için uyuşturucu madde tüccarları, alkollü içkiler imal eden fabrikalar, silâh kaçakçıları, ırz ve namus tacirleri ve daha niceleri, hainâne oyun, tertip ve tekniklerle harıl harıl çalışmaktadırlar. İnsanların beyinlerini uyuşturmaktalar. İnsanları maddenin, cinselliğin kölesi haline getirmektedir. Şimdi, Batı'dan dünyaya yayılan değerler şunlardır: İsyan, terör, anarşi, kin, kan, öfke, intihar, zührevî hastalıklar, cinnet ve bunları besleyen yayınlar, filmler ve akımlar... Eşcinsellere evlenme izni vermesi işin vahametini ortaya koymaktadır. Bütün bunların müsebbibi Hıristiyan din adamlarıdır. Evet, Batı, mutlaka gerçek bir dine muhtaçtır. Felsefî ideolojiler, beşerin din ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Bu din, İngiliz yazarı Bernard Shaw'un dediği gibi, hiç şüphesiz "müstakbel Avrupa'nın dini İslâm olacaktır." Korkunun ecele faydası yoktur. Eninde sonunda korktukları başına gelecek; İslamiyet Batı'ya hakim olacaktır. Ama ne zaman, nasıl olacak, onu Allah bilir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.