Körü körüne taklit

A -
A +

Bir milleti millet yapan, ayakta tutan, diğer milletlerden ayıran, manevi değerlerdir. Bu değerlere önem veren, kendisinden sonra gelen nesillere aktaran milletler ayakta kalmış, bunu yapmayanlar ise yok olup gitmişler. Yıllardır, çok azınlıkta olan entel bir kesim, milletimizin manevi değerlerini paylaşmadığı gibi bu değerleri yıkmak için çalışmıştır. Bu değerleri korumak isteyen kişilere ve kurumlara karşı karalama kampanyası yapmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı' nın yılbaşı dolayısıyla hazırladığı, manevi değerlerimize sahip çıkmakla ilgili hutbeyi bu maksatla tartışma konusu yapmışlardır. Halbuki, bu tür faaliyetler Diyanet'in görevidir. Diyanet'in bu kutsal görevi yapmasına kimsenin mani olmaya hakkı yoktur. Diyanetin bu hutbesi özetle şöyleydi: "Milletler, manevi değerlerini gelecek kuşaklara aktardığı oranda varlıklarını sürdürürler. Tarih, bize milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip milli şahsiyetlerini kaybedenlerin dünya coğrafyasından silinip yok olduklarını göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlak ve milli değerleri yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler. Özellikle genç kuşakları bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir. Çünkü gençlerin dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmaları, örf ve âdetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol açmaktadır. Bu itibarla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, milli, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba eğitimci ve toplum olarak hepimizin görevidir. Nitekim Yüce Allah, dini ve ahlakî prensiplere sahip çıkarak kimlik ve şahsiyetimizi korumamızı emretmiş ve şöyle buyurmuştur: "İşte bu din, benim dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, doğru yoldan ayırır. İşte bunları, sakınasınız diye Allah size emreder" ( En'am, 6/153) Sevgili Peygamberimiz de bizleri ahlakî çöküntüye neden olabilecek, birlik ve beraberliğimizi bozacak başka milletlerin örf ve âdetlerini benimsemekten sakındırmıştır. Bugün, toplumumuzda yılbaşı kutlaması adı altında düzenlenen eğlence ve toplantılar kültürel ve geleneksel bir temele sahip değildir. Bu tür eğlencelerde aklı ve sağlığı tehdit eden içki içmeyi, aile bütçesini sarsan kumarı ve israf boyutundaki harcamaları milli ve dini değerlerimizle bağdaştırmak asla mümkün değildir. Ayrıca milli ve manevi değerlerimize ters bu tür eğlence ve adetler, kültürel tahribata yol açmakta, bizleri millî kimliğimizden uzaklaştırmaktadır. Dini ve milli değerlerimizle çelişen başka kültürlerin örf ve âdetlerini körü körüne taklit ve özentiden kaçınalım..." Diyanet İşleri Başkanı sayın Bardakoğlu da, "İnananların kutlama ve eğlence adı altında dinimizin emir ve yasaklarına, genel ahlaka ve toplumsal kurallara aykırı davranışlarda bulunması doğru değildir" diyerek dinimize aykırı davranışlardan kaçınılması ikazında bulunmuştur. Dinimize, manevi değerlerimize zarar verip vermemesi açısından gayri müslimlerin yaptıkları şeyleri iki grupta mütalaa edebiliriz: Birincisi; dinleri ile ilgisi olmayıp, âdet olarak yaptıkları şeyler. Meselâ, ceket, pantolon giymeleri, kravat takmaları gibi âdet olarak yaptıkları şeylerdir. İkincisi; dinlerinin gereği olarak yaptıkları şeyler. Meselâ boyunlarına haç takmaları, bellerine zünnar bağlamaları, Noel, yortu kutlamaları... Birinci gruptakileri yapmamızın dinimize bir zararı yoktur. İkinci gruptaki şeyleri ise bir Müslüman ne niyetle yaparsa yapsın, takarsa taksın, hattâ şaka için, Hıristiyanlarla alay etmek için dahî olsa, dinden çıkar. Bu önemli hususu bilip imanımıza zarar gelmemesi için buna göre hareket etmemiz gerekir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.