Kule yerle bir oldu!

A -
A +

Musa aleyhisselamın peygamberliğini ilan etmesinden sonra Firavun kendisinden başka bir İlâh varsa, sema cihetinde olabileceğini düşünerek, oralarda aramaya çalıştı. Yani hem kendisinden başka İlâh bulunmadığını söyledi, hem de bulunacağını düşünerek göklerde aramaya uğraştı. Yani, alçaklık ve kibrinin son haddinde olması sebebiyle İlâhlık iddia edecek kadar azgınlaşmış ise de, hakikatte kendisinin bir İlâh olamayacağını ve ne kadar âciz olduğunu biliyordu. Bilmeseydi, göklerde başka İlâh aramaya çalışmaz ve Musa aleyhisselâmdan, inanmak için, düşüneyim, diye mühlet istemezdi. Firavun, Musa aleyhisselâmın davetini, hâlini, mucizelerini görünce, kibrinden ve gururundan ne yapacağını şaşırdı. Kavminin iman edip, ona tâbi olmasından korkmaya başladı. İnsanların, Hazreti Musa'ya tâbi olmalarından ve onu kendi yerine geçireceklerinden endişelendi. Nefsine aldanarak buna çareler aramaya başladı. Saltanatı, onun için her şeyden önemliydi. Bu sebeple, saltanatını kuvvetlendirmek, hâkimiyetini arttırmak için yüksek bir kule yapmaya karar vermiş ve bunu, veziri Haman'a emretmişti. Haman, usta ve işçileri, kısacası bina işinden anlayan herkesi, hiç kimse kalmamak şartıyla topladı. Ücretle tuttuğu, tuğla ve kireç yapıcı ve pişiricilerden başka, elli bin usta vardı. Ağaç, tahta, çivi, kapı ne varsa hazırlattı. Bina uzun zamanda bitirilmiş; Allahü teâlânın, gökleri ve yeri yarattığından beri o zamana kadar hiç kimsenin yapmadığı yükseklikte bir bina inşa edilmişti. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselâma buyurdu ki: - Üzülme, ona verdiklerim istidrâcdır. Onu anîden hiçe indirir ve yaptıklarının hepsini bir anda yıkarım. Bina, yukarıya kadar, binek hayvanı ile çıkılacak şekilde yapılmıştı. Firavun hayvana binerek, kulenin en üstüne çıktı. Musa aleyhisselâmın bildirdiği, âlemlerin Rabbi olan İlâhın oralarda, yükseklerde, semaya yakın yerlerde bulunabileceğini zannetmişti. Aşağıyı, yukarıyı, gökleri, yerleri yaratanın Allahü teâlâ olduğunu, Onun, zamandan ve mekândan münezzeh bulunduğunu, yani zamanlı, mekânlı olmadığını bilmiyordu. Yukarıya, çok yüksek binalara çıkmakla bir şey değişmezdi. O da bir farklılık göremedi. Hatta, söylendiğine göre, şaşkın şaşkın ne yapacağını bilemeyip, boşluğa doğru ok attığı oldu. Cebrail aleyhisselâm, Allahü teâlânın emriyle geldi ve kanadı ile o yüksek binayı sarstı. Bina üç parçaya ayrılıp yıkıldı. Binlerce asker öldü. Hatta binanın yapılmasında emeği geçenlerin hepsi, afete uğradı. Tuğla ve kiremit pişirenler, sonunda, başkaları tarafından yakıldılar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.