Hz. Ebû Sa'îd-i Hudrî, 30 kişilik bir seriyye kumandanlığına getirilmişti. Yolda Müslüman olmayan bir Bedevî grubuna rastladılar ve onlara misâfir olmak istedilerse de kabûl edilmediler. Müslümanlar onların yakınlarında istirahat ederlerken, bu Bedevîlerin reisleri hastalandı. Oradakiler, reislerini kurtarmak için birçok çârelere başvurdularsa da, şifâ hâsıl olmadı. Bedevîlerden bazıları, "Şu karşıda istirahat eden kâfileye gidip, akrep sokmasına karşı yapılacak tedâviyi soralım. Belki bilen vardır" dediler. Birkaç kimse Eshâb-ı kirâma gelip hallerini arz ettiler. Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri dedi ki: - Siz bizim talebimizi önce reddettiniz, bizi misâfir kabûl etmediniz. Hastanızı tedâvi ederim. Fakat, buna karşılık olarak sizden bir sürü koyun alırız. Onlar da kabûl ettiler. Reisin yanına vardılar. Ebû Sa'îd-i Hudrî, yedi defa Fâtiha sûresini okudu. Okuma biter bitmez, reis hemen ayağa kalktı. Artık üzerinde hiçbir hastalık eseri kalmadı. Bedevîler, Eshâb-ı kirâma anlaştıkları sürüyü verdiler. Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri, "Bu sürüyü aramızda paylaşalım" diyen Eshâba dedi ki: - Hayır! Peygamber efendimize bu hâdiseyi anlatırız, koyunları da kendilerine arz ederiz. Nasıl emir buyururlarsa öyle hareket ederiz. Sefer dönüşünde, bu hâdiseyi anlattılar. Peygamberimiz; - Fâtihanın bu kadar tesîrli bir duâ olduğunu sana kim öğretti? buyurarak taltif ettiler. Sonra doğru hareket ettiklerini açıkladılar. Hz. Ebû Sa'îd-i Hudrî şöyle anlatır: "Bir gün, Peygamberimiz Eshâbına bir şeyler taksim ediyorlardı. Bir adam gelip, "Yâ Resûlallah! Adâlet üzere hareket et!" demez mi?!. Peygamberimiz de, "Ben adâlet etmezsem, kim eder?" buyurdu. Bu hâdise esnasında Hz. Ömer de orada idi. Bu adama çok kızdı ve Resûlullaha dedi ki: - Yâ Resûlallah! Müsâade buyurursanız, şu adamın cezasını vereyim. Resûlullah ona dönerek buyurdu ki: - Hayır, bırak! Onun birtakım arkadaşları olacak ki, onlar sizin namazlarınızı, oruçlarınızı beğenmeyecek. Fakat onlar, bir ok, yayından nasıl çıkarsa, dinden öyle çıkacaklardır. Bu esnâda, "İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, sen zekâtı dağıtırken, seni kaşla gözle muâheze ederler" âyet-i kerîmesi nâzil oldu.