Koyunlarını sulamak için gelen iki kadının terbiyeleri ve edebleri Musa aleyhiselamın dikkatini çekmişti. Onlara yardım etmek istedi. Onlara sordu: - Buralarda, başka bir kuyu yok mudur? - Bir kuyu daha vardır. Fakat ağzında büyük bir kaya bulunmaktadır. O kayayı on kişi zor kaldırır. - O kuyuyu bana gösterir misiniz? Sizin koyunlarınızı sulamak istiyorum. Zira bu hâle çok üzüldüm. - O kocaman kayayı, kuyunun ağzından nasıl kaldıracaksınız? - Hak teâlânın yardımı olursa, kaldırabilirim. Musa aleyhisselâmın konuştuğu bu iki hanım, Şuayb aleyhisselâmın Safura ve Süfeyra adındaki kızları idi. Hemen Hazreti Musa'yı kuyunun başına götürdüler. Hazreti Musa, mübarek elini taşın altına sokup; "Bismillahil-kaviyyi" diyerek taşı zorladı. Allahü teâlânın izni ile bir mucize olarak, on kişinin güçlükle yerinden oynatabildiği o kayayı yalnız başına kaldırdı. Kızların verdikleri ip ve kova ile kuyudan su çekip, koyunları suladı. Kızlar, hayretle birbirlerine bakışıp; "Ne kadar şefkatli, merhametli ve kuvvetli bir yiğit. Şimdiye kadar hiç kimse bu şekilde yardım etmemişti" dediler. Koyunlar sulandıktan sonra, Şuayb aleyhisselâmın kızları Hazreti Musa'ya teşekkür edip gittiler. Hazreti Musa da bir gölgeye çekilip oturdu. Sekiz gün devamlı yol yürümekle, mübarek ayaklarının derisi soyulmuş, hiçbir şey yemediği için, çok hâlsiz ve zayıf düşmüştü. Açlık ve yorgunluğu son haddinde idi. Şöyle duâ etti: "Ya Rabbi! Doğrusu ben, bana hayırdan ne indirirsen [yiyecek olarak ne ihsan edersen], ona muhtacım." Diğer taraftan, kuyunun başında rastladıkları bu iyiliksever insan tarafından, koyunları kısa zamanda ve istedikleri gibi sulanan iki kız, sevinçle evlerine döndüler. Babaları Şuayb aleyhisselâm, onların kısa zamanda dönmelerine hayret edip sebebini sorunca; - Orada salih bir kimse vardı. Biz, su kalmayacak endişesiyle diğer insanların koyunlarının sulanmasını beklerken, o kimse bizim hâlimize acıyıp, koyunlarımızı sulayıverdi. Onun için de biz, çabucak döndük. Şuayb aleyhisselâm bunları dinleyince, kızlarından Safura'ya; "Git, onu bana çağır!" buyurdu.