Uhud gazasında Resulullah Efendimizin mübarek yüzü yaralanıp, mübarek dişi kırılınca, Eshab-ı kiram çok üzüldüler. "Dua et, Allahü teâlâ, cezalarını versin" dediler. "Lanet etmek için gönderilmedim. Hayır dua etmek için, her mahluka merhamet etmek için gönderildim" ve "Ya Rabbi, bunlara hidayet et, tanımıyorlar, bilmiyorlar" buyurdu. Düşmanlarını af etti. Lanet etmedi. Zulmedeni af etmek, hilmin, merhametin ve şecaatin en üstün derecesidir. Kendisine iyilik etmeyene hediye vermek de, ihsanın en üstün derecesidir. Kötülük edene ihsanda bulunmak, insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar. Peygamber Efendimiz ile yürüyen bir kimse devesine lânet okudu. Bunun üzerine Hazreti Peygamber kendisine şöyle dedi: "Ey Allah'ın kulu! Lanete uğramış bir devenin sırtında olduğun halde bizimle beraber yürüme!" Şeyh İbn-ül Arabi diyor ki: "Kötülük edene iyilik yapan kimse, nimetlerin şükrünü yapmış olur. İyilik edene kötülük yapan kimse, küfran-ı nimet etmiş olur." Hakkını alandan, yalnız hakkını geri almak, fazlasını almamak, (intisar) olur. Af etmek, adaletin yüksek derecesi, intisar ise, aşağı derecesidir. Adalet, salihlerin en yüksek derecesidir. Af etmek, bazen zalimlere karşı aczi gösterebilir. Zulmün artmasına sebep olabilir. İntisar, her zaman zulmün azalmasına, hatta yok olmasına sebep olur. Böyle zamanlarda, intisar etmek, af etmekten daha efdal, daha sevap olur. Kişi yakınlarına, çocuklarına beddua etmekten, lanetlemekten her zaman kaçınmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: "Bir babanın duası, ilahi hicaba erişir ve bu hicabı da aşar." "Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, red olmaz." "Kendinize, malınıza ve çoluk çocuğunuza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur." Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr