Kalb gözleri mühürlenmiş azgın ve sapık Lût kavmi, yüzlerinin kararmasından da ibret alamayıp, Lût aleyhisselâmı; "Ya Lût! Yarın sana yapacaklarımıza hazır ol!" diye tehdit ederek, neye uğradıklarını şaşırmış bir hâlde evlerine döndüler. Bütün bunlara rağmen; "Lût, evine sihirbaz ve büyücüler getirmiş" diyerek, imansızlıklarından vazgeçmediler. Bundan sonra melekler, Hazreti Lût'a dediler ki: "Gecenin sonunda aileni ve sana inananları bu şehirden çıkar. Sen de arkalarından git. Hepiniz azaptan emin olacaksınız. Yalnız hanımın müstesna... Çünkü kavmine gelecek azap, hiç şüphesiz ona da gelecektir. Onlara vaat olunan helâk zamanı sabah vaktidir. Sabah vakti de yakındır." Lût aleyhisselâm, bu emre uyarak kızlarını alıp, inananlarla birlikte şehirden çıktı. Lût aleyhisselâmın hanımı Vâhile, Sedum ahalisinden idi. Lût aleyhisselâm, birinci hanımının vefatından sonra onunla evlenmişti. Lût aleyhisselâma dıştan inanıyor görünüp, kalbden inanmamıştı. Ayrıca melekler eve gelince de kavmine gidip; meleklerin Lût aleyhisselâmın misafiri olduğunu haber vererek hıyanet etmişti. Lût aleyhisselâm, kendine tâbi olanlarla ve kızlarıyla birlikte yola çıkacakları sırada, karısı da onları görüp, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Bunlar Rabbimin melekleridir. Bu kavmi ve bu şehirleri helâk etmek üzere geldiler" cevabını verdi. Hanımı, Lût aleyhisselâm yola çıkmadan önce başına çamurdan pişirilmiş taş düşüp helâk oldu. Lût kavmi için bildirilen azap vakti gelince, Cebrail aleyhisselâm, şehirlerin altını üstüne getirdi. O şehirlerin ahalisi üzerine, kime isabet edeceği belli olan, ateşte pişmiş taşlar yağdırıldı. O şehirler olduğu gibi yere batırıldı. O şehir ahalisinden olup, azabın geldiği sırada orada bulunmayanları, diğer memleketlere gidenleri de kendileri için işaretlenmiş taşlar, gidip bularak onları helâk etti. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde Lût kavminin şehirlerini "Mütefikât" yani altı üstüne gelmiş olarak bildirdi. O bölge harap olup, cenâb-ı Hakkın gadabının nişanesi olarak, oradan pis kokulu ve siyah bir su çıkıp göl oldu. O şehirlerin izleri hâlâ durmaktadır. Bunda insanlar için ibret vardır. Allahü teâlâ Zâriyât suresi 37. âyetinde mealen; "Can yakıcı azaptan korkanlar için o beldede bir işaret bıraktık" buyurarak, bu durumu haber verdi.