"Maddeye tapıyorsunuz!"

A -
A +

Ünlü Rus yazarı Solzhenitsyn, Amerika'ya yerleştiği zaman, kendisinin büyük sıkıntılardan, rûhî bunalımlardan, makina olmaktan kurtulacağını zan etmişti. Bir gün, bir üniversitede Amerikan gençlerini başına toplıyarak onlara şunları söyledi: "Ben buraya gelince, çok bahtiyâr olacağımı zan etmiştim. Ne yazık ki, burada da büyük bir boşluk hissediyorum. Çünkü siz, artık maddenin esîri olmuşsunuz. Evet, burada hürriyet var, herkes istediğini yapıyor. Fakat, ancak maddeye çok ehemmiyyet veriyor. Ona tapınılıyor. Rûhları bomboş. Hâlbuki, insanı hakîkî insan yapan, onun tekâmül etmiş, gelişmiş, temizlenmiş rûhudur. Size tavsiyem şudur: Rûhunuzu geliştirmeğe, güzelleştirmeğe bakın! Ancak o zaman, memleketinizde bulunan ve sizi de üzen çirkinlikler yok olmağa başlar. Dîne önem verin! Din, insan rûhunun gıdâsıdır. Dînine bağlı insanlar, her işte sizin en büyük yardımcınız olacaktır. Çünkü, onları Allah korkusu doğru yoldan ayırmaz. Sizin en büyük zâbıta kuvvetiniz bile, herkesi gece gündüz murâkabe edemez. İnsanları fenâlıktan alıkoyan polis değil, onların duyduğu Allah korkusudur." İnsan rûhunun gıdâsı, dindir. Mevcûd dinlerin içinde tek doğrusu, en yenisi ve dünyâ şartlarına en uygunu İslâm dînidir. Din, insanlar için en büyük ihtiyâcdır. Kendi dînine inanmıyan, fakat Hak din olan islâmiyyeti incelemeğe fırsat bulamıyan zavallıların rûhu boş kalır ve bunlar, yalancıların yanlış inanışlarına sarılırlar. Çünkü, insan muhakkak kendinden üstün bir kudret sâhibinin varlığına inanmağa ve ona bağlanmağa muhtâcdır. En ileri, en gelişmiş milletlere mensûb insanlar bile, bu ihtiyâcı tatmîn için, türlü türlü sapık düşüncelere, uydurma fikirlere bağlanmışlardır. Ne yazık ki, biz müslümânlar, pırlanta gibi temiz dînimizi dünyaya istediğimiz gibi anlatamıyoruz. Bunda, bizim de dînimize tam bağlı olmamamızın ve onun emirlerine tam uymamamızın tesîri vardır. İslâm dîni, her şeyden evvel, beden ve rûh temizliğini emreder. Rûh temizliği, önce Allahü teâlâya ve Onun, son Peygamberi olan Muhammed aleyhisselâm vâsıtası ile göndermiş olduğu emirlerin ve yasakların hepsine inanmakla ve elinden geldiği kadar bunlara uymağa çalışmakla hâsıl olur. Rûhun böylece temizlenmiş olduğu, hiç yalan söylememekle, kimseyi aldatmamak, dâimâ dürüst olmak, yanlış inanışlara inanmamak ve herkese yardım etmek ve Allahü teâlânın emirlerine tâbi olmak ile belli olur. Bir müslümândan, ancak bu beklenir. O hâlde, islâm dînini teblîğ etmek isteyen bir insan, kendisi bizzat nümûne bir müslümân olmalıdır. Böyle doğru ve dürüst hareket edersek, bizi gören başka dîne bağlı olan kimseler, bize hayrân kalacak ve kendiliklerinden islâm dînini araştırmağa başlıyacaklardır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.