"Mal seni şımartmasın!"

A -
A +

İsrailoğullarının çoğu taktığı hâlde, Karun böbürlenip, Allahü tealanın, "Elbiselerinize gökyüzü renginde şeritler takın" emrine itaat etmedi. Üstelik; "Bu işi, başkalarından kendilerini ayırmak için efendiler kölelerine yapar" dedi. Karun'un yaptıklarına karşı, iman eden İsrailoğullarından bazıları, ona nasihat edip dediler ki: "Ey Karun! Dünya malı ile şımarma! Çünkü Allahü teâlâ dünya malı ile şımaranları sevmez. Allahü teâlânın sana verdiği zenginlik ve servet ile ahiret yurdunu, cenneti iste! Onu ibadet olan yerlere sarf eyle! Allahü teâlânın sana verdiği servet ile ahireti elde etmeye çalış! Çünkü asıl maksat odur. Bundan sonra da dünyadan nasibini de unutma! Allahü teâlânın sana ihsan ettiği gibi, sen de Onun kullarına mal ile ihsan et! Yeryüzünde fesat arama, isteme! Çünkü Allahü teâlâ, fesat çıkaranları sevmez." Karun, müminlerin yaptığı bu nasihatleri kabul etmedi. Şımarıklığının yanında, Allahü teâlânın kendisine verdiği nimetlere nankörlüğünü gitgide artırdı. O dereceye geldi ki, utanmadan nimeti kendinden bildi ve nasihat edenlere, "Bu servet, bana ancak bende olan ilim mukabilinde verilmiştir" dedi. Karun'un bu sözü, ilminin kendisine bir faydası olmadığını göstermektedir. Zira önceki ümmetlerden kendisinden ilimce, sayıca çok üstün kimseler helâk olmuşlardı. Hâlbuki o, kendisi gibi, hatta kendisinden daha zengin, güçlü ve kuvvetli olanların hâllerini Tevrat'ta okumuş, tarihçilerden dinlemişti. O, kendisini helâkten koruyacak faydalı ilmi bilemedi. Bildiğini iddia ettiği ilim, onu helâk olmaktan koruyamadı. Karun, ziynet ve ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktığında, dünya hayatını arzu edenler diyorlardı ki: - Ne olurdu, Karun'a verilen servet gibi, bizim de olsaydı. O, hakikaten büyük nasip sahibidir. Buna karşılık, kendilerine ilim verilenler de şöyle diyorlardı: - Yazıklar olsun size! İman edip, salih amel işleyenlere Allahü teâlânın verdiği sevap, Karun'un malından ve dünyadan daha hayırlıdır. Bu sevaba, ancak günahlardan sakınıp, taate sabredenler kavuşur. Bu sözü söyleyenler Hazreti Yûşa ve Kalib bin Yukna idi. Bunlar, dünyaya aldananlara, esas nimetin ahirette olduğunu hatırlatıyorlardı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.