Musa aleyhisselâmın annesinin istediği sandığı yapan marangoz, sonra gidip bunu Firavunun memurlarına haber vermek istedi. Vazifelilerin yanlarına varan marangoz, olanları anlatmaya başlayacağı anda dili tutulup, hiçbir şey konuşamaz oldu. Hiçbir söz söyleyemediği gibi, işaretlerle de hiçbir şey anlatamadı. Marangoza kızan vazifelilerin sabırları taştığından, döverek, hakaretle onu dışarı attılar. Marangoz ne olduğunu anlayamamanın şaşkınlığı içinde dükkânına dönünce, hikmet-i Huda, dili açıldı. Derdini anlatmak için, acele ve heyecanla koşarak, yine vazifelilerin yanına geldi. Güya kendisini müdafaa edecek, haklı bir gaye ile, üstelik onların hoşuna gidecek bir şeyi haber vermek için geldiğini ispat edecekti. Bu sefer dili tutulmakla kalmamış, gözleri de o anda göremez olmuştu. Yine vazifelilerden çok hakaret görüp, dışarı atıldı. Pek perişan ve acınacak hâle düştü. Biraz evvel sapasağlam bir kimse iken, şimdi konuşamaz ve göremez olmuştu. Bunun İlâhî bir ikaz ve ceza olduğunu anladı. Yaptığına çok pişman oldu. Kendi kendine; "Şayet dilim açılır da bu musibetten kurtulursam, haber vermeye gitmeyeceğim ve bu sırrı hiçbir zaman hiç kimseye söylemeyeceğim!" diye ahdetti. Bu içten gelen pişmanlık ve ahdin neticesinde dili söyler, gözleri de görür oldu. Marangoz sevincinden, hemen Allahü teâlâya iman edip, şükür secdesine kapandı. Bu marangozun yaptığı sandık, hasır örülen bir cins kamıştan yapılmıştı. Hazreti Musa'nın annesi sandığı aldı. İçine pamuk koydu ve Hazreti Musa'yı, büyük bir ihtimam ile sandığa yerleştirdi. Sonra sıkıca kapayıp, bağladı ve Nil nehrine bırakıverdi. Bir anne için, yeni doğmuş bir çocuğu bu şekilde nehre bırakıvermek, elbette çok zor idi. Fakat o, kendisine ilham olunduğu şekilde hareket ediyordu. Sular, sanki onu taşımanın idrakinde imiş gibi, yavaş yavaş, kaldırıp indirerek uzaklaştırdı. Su almak için nehre gelen hizmetçiler, sandığı sarayın bahçesindeki ağaçların arasında buldular. İçinde para vardır zannıyla alıp, açmadan Firavunun hanımına götürdüler. Firavunun hanımı olan Asiye, sandığı açınca, şaşırdı. Çünkü akıllara durgunluk verecek güzellikte bir erkek çocuk vardı. Allahü teâlâ Asiye'nin kalbine, bu çocuğa karşı muhabbet ve acıma hissi verdi ve Asiye büyük bir sevgi ile ona bağlanıp hep hizmetinde bulundu.